1. TANIMI VE ÖNEMİ
Baklagillerden olan yerfıstığı, meyvelerini toprak altında meydana getirmesiyle diğer bitkilerden farklılık gösterir. Bileşiminde ortalama %25 protein, %46 yağ, %16 karbonhidrat ve %5 mineral madde bulunur. Meyveleri fosforca zengin, amino asitlerden "cystine" içermektedir. Aynı zamanda zengin bir B vitamini kaynağı olup, az miktarda da A, C, D ve E vitaminlerini bünyesinde toplamaktadır. Yerfıstığı yağı yemeklik olarak katı ve sıvı halde kullanıldığı gibi ballık konserveciliğinde, bisküvi, pasta, şekerleme ve sabun yapımında da kullanılır. Daneleri ezilmek suretiyle fıstık ezmesi yapılır. Yerfıstığının hayvan beslenmesinde de önemi büyüktür. Baklagil bitkilerinden olan yerfıstığı toprağı azotça zenginleştirir ve kendisinden önceki bitkiye verilen gübreden iyi bir şekilde faydalanır. İyi bir münavebe bitkisi olup, sonraki bitkilere otsuz, kabartılmış ve havalanmış bir toprak bırakır.
2. İKLİM VE TOPRAK İSTEĞİ
2.1 İklim İsteği
Yerfıstığı tropik, subtrfopik ve ılıman iklim bölgelerinin sıcak kuşaklarında yetiştirilip ısı ve güneş isteği fazladır. Bir vejetasyon süresindeki ısı isteği toplam 3000 ºC ve aylık ortalama ısı isteği ise 20 ºC dir. Tohumların toprakta çimlenebilmesi için toprak sıcaklığının minimum 12-13 ºC olması gerekir.
2.2 Toprak İsteği
Yerfıstığı toprak isteği yönünden seçici bir bitki olup hafif bünyeli, gevşek yapıda, süzek kumlu-tın bünyesine sahip topraklarda iyi yetişir.Toprağın kalsiyum ve organik maddece zengin olması verimi arttırmaktadır.
3. YETİŞTİRME TEKNİĞİ
3.1 Ekim Nöbeti
Yerfıstığı hem baklagillerden ve hem de çapa bitkisi olduğundan, iyi bir ön bitkidir. Bölgemizde tavsiye edilebilecek ekim nöbeti; yerfıstığı ana ürün olarak ekilecekse pamuk - yerfıstığı - buğday (arpa), İkinci ürün olarak ekilecekse buğday (arpa) - yerfıstığı - pamuk şeklindedir.
3.2 Çeşit
Yerfıstığı ana ürün olarak ekilecekse olgunlaşma süresi 150-160 gün olan yarı yatık ve iri daneli çeşitler, ikinci ürün ekilecekse olgunlaşma süresi 125-130 gün olan çeşitler seçilmelidir.
3.3 Toprak Hazırlığı
Ana ürün ekilecek yerfıstığı için toprak sonbaharda derin olarak sürülür, Mart ayı içerisinde toprak tavının uygun olduğu zamanda keseklerin parçalanması ve yabancı otların yok edilmesi için goble diskle ikileme yapılır ve Nisan ayının ikinci yarısında ekimden hemen önce hafif bir tapan çekilerek toprak hazırlığı tamamlanır.
İkinci ürün ekilecek yerfıstığı için ön bitki buğday veya arpa hasadında, bitkiler mümkün olduğu kadar dipten biçilmelidir. Daha sonra tarla, hasat artığı saplardan temizlendikten sonra, hemen tav suyu verilerek tava getirilmeli. Toprak tava geldikten hemen sonra tarla kültüvatörle sürülüp tapan çekilerek toprağın ekime hazır vaziyete getirilmesi sağlanmalıdır.
3.4 Ekim
Bölgemizde ana ürün yerfıstığının ekimine Nisan ayı ortalarında başlanılmalıdır.İkinci ürün ekimleri ise ön bitki hasadından sonra zaman kaybetmeden hemen yapılabilmelidir. Ekilecek tohumları, ekimden önce kabuklarından ayrılır. Yalnız daneler kapsüllerden çıkartılırken, danenin zarı ufalanıp yırtılmamalıdır. Ekim zamanı tohumlar, mantari hastalıkları ve toprak altı kurtlarına karşı ilaçlanmalı ve elde mevcutsa 100 gr iç tohuma 600 gr bakteri kültürü aşılanmalıdır. İlaçlar ve bakteri kültürü aşılama, ekimden hemen önce ve tohumlar hafif nemlendirilerek yapılmalıdır.
Ekim, çapa bitkileri için imal edilmiş ve yerfıstığına uygun ekim plakaları takılan mibzerle yapılabildiği gibi, elde mevcut pamuk mibzerlerinin tohum kovalarının çıkartılarak, kovaların arkasında yürüyen kişilerin mibzerin teleskoplarına tohumları bırakmasıyla da yapılabilir. Yerfıstığı ekiminde mibzer, 75-80 cm sıra arası ve 25-30 cm sıra üzeri mesafesine ekim yapacak şekilde ayarlanmalıdır. Bu mesafelere göre dekara verilecek tohum miktarı iç dane olarak, iri danelerinde 6-7 kg, küçük danelerinde ise 4-5 kg dır. Yerfıstığında ekim derinliği 5-7 cm dir.
3.5 Gübreleme
Yerfıstığının gübre ihtiyacı, saf madde olarak dekara 3 kg azot ve 8-9 kg fosfordur.Gübrelerin tamamı ekimle birlikte, mibzerle tohum derinliğine verilir.
3.6 Sulama
Yerfıstığı sulama, karık usulü ile yapılmaktadır. Şanlıurfa Enstitüsünce yapılan araştırmalar sonucunda; yerfıstığı 10 gün aralıklarla 13 defa sulanmalı, ilk sulamaya ekimden bir ay sonra başlanmalı ve sulamalara hasada yaklaşık 20 - 30 gün kala son verilmelidir.İkinci ürün yerfıstığı ekimlerinde ise 10-11 defa sulama yapılmalı,ilk sulamaya bitkilerin çıkışından yaklaşık yaklaşık 10-15 gün sonra başlanılmalı ve hasada 20-25 gün kala son verilmelidir.
3.7 Bakım
Bitkilerin çıkışından 10-12 gün sonra yabancı otların yok edilmesi toprağın gevşetilmesi ve karıkların hafifçe oluşturulması için elle hafif bir çapa yapılır. Bu çapalamada, bitkilerin 25-30 cm sıra üzeri mesafelerini sağlayacak şekilde seyreltmeleri de sağlanır. Bu çapalamadan sonra sıralar arasına listelerle çekilip, sulama için karıklar açılarak hafif bir boğaz doldurulması yapılır. Sulamalardan sonra toprak tava geldikçe, listerle karıklar derinleşerek boğaz doldurma işlemine devam edilir. Ginoforlar görüldüğünde bu işlemlere kesinlikle son verilmelidir.
3.8 Hasat, Harman ve Depolanması
Yerfıstığında hasat zamanı, yaprakların hafif sarardığı, danelerin çoğunluğunun koyu renge dönüşüp normal iriliğini aldığını ve kapsüllerin iç zarında kahverengi çizgilerin görüldüğü devredir.Yerfıstığı hasadında söküm işlemi özel olarak yapılmış fıstık sökme aletiyle yapıldığı gibi, kulağı kırılmış tek soklu pulluk, bel, kürek, veya ele de alınabilir. Yerfıstığı kabuklu olarak depolanmalıdır. Depolamada ürünün nemi bilinmelidir.Depolanacak kabuklu fıstıklarda nem %7-8, depoda ise %60 oranını aşmamalıdır.
4. VERİM
Enstitülerce yapılan araştırmalarda, Harran Ovası'nda ana ürün yerfıstığında 330-340 kg/da, ikinci ürün koşullarında ise 210-220 kg/da kabuklu fıstık verimi elde edilmiştir. Bu verimlerin çiftçi koşullarında 240-280 kg/da ve 180-200 kg/da olduğu belirlenmiştir.
kaynak:gap.gov.tr
16 Ekim 2009
SUSAM TARIMI
1. TANIMI VE ÖNEMİ
Susam dik büyüyen tek yılık bir bitkidir. Boyu (30-125 cm) ye kadar uzayabilir. Gövdeler uzunlamasına oluklu (karıklıdır) ve sık tüylüdür. Ülkemizde tarımı yapılan yağ bitkileri içerisinde önemli bir yeri olan susam, tohumlarında %50-60 yağ içeren yazlık ve otsu bir bitkidir. Bileşiminde ayrıca %25 protein bulunmaktadır. Besleyici özelliği ve lezzetinden dolayı insan besini olarak çok miktarda tüketilir. GAP'ın devreye girmesiyle bölgemizde sulanabilir 1997 yılında GAP bölgesinde susamın ekiliş alanı 40,642 ha olup,bu üretim alanından 9,548 ton susam elde edilmiştir.
2. İKLİM VE TOPRAK İSTEĞİ
2.1 İklim İsteği
Susam sıcağı çok seven bir yağ bitkisidir. Tropik, suptropik ve ılıman iklim kuşağının sıcak bölgelerinde yetiştirilen susam, 90-120 günde gelişme devresini tamamlar. Bu devre içinde aylık ısı ortalamasının 20 ºC den aşağı düşmemesi ve tohumların çimlenmesi esnasında toprak sıcaklığının 15 ºC- 20 ºC ve daha yukarı ısılarda olması gereklidir. Gelişme süresinin 2500-2800ºC lik ısı toplamına gereksinimi vardır.
2.2 Toprak İsteği
Susam toprak isteği bakımından fazla seçici değildir, her toprak koşullarında yetiştirilebilirse de, en iyi şekilde kumlu-killi allüviyal topraklarda yetişir. Orta derecede ağır, humuslu topraklarda iyi gelişmesine karşın fazla killi ve kireçli ağır toprakları sevmez. Yeni tarıma açılan fundalık arazilerde de susam, iyi gelişebilen bir bitkidir.
3. YETiŞTİRME TEKNİĞİ
3.1 Ekim Nöbeti
Susam yetiştirme süresinin kısalığı yönünden, hemen hemen her kültür bitkisi ile ekim nöbetine girebilir. Ayçiçeği, mısır, pamuk ve yerfıstığı ile karışık tarımı yapılabilir. Çapa bitkileri ve baklagillerden sonraki ekilişlerde verimli olup, aynı yere arka arkaya ekilebilir. Bölgemizde mercimek ve hububat hasadından sonra yaygın bir şekilde ikinci bir ürün olarak tarımı yapılmaktadır. Genel olarak pamuk-buğday -susam şeklinde üçlü münavebe, en çok yapılan münavebe şeklidir.
3.2 Çeşit
Araştırma kuruluşlarınca GAP Bölgesinde Özberk-1982 çeşidi tavsiye edilmektedir.
3.3 Toprak Hazırlığı
Susam tohumu çimlenme gücü yüksek, tohumlarının küçük olmasından dolayı ise çıkış gücü zayıftır. Bu yüzden susam ekilecek toprağın çok iyi hazırlanması gereklidir. Ana ürün ekilişleri için toprak, sonbahar ve kış aylarında sürülür, daha sonra , ilkbaharda toprak tavında iken, ikileme yapılır. Diskaro çekildikten ve son diskaro altına gerekli görülen gübre miktarı atıldıktan sonra toprak tavının kaçmaması için sürgü = tapan çekilerek toprak ekime hazırlanır.
İkinci ürün susam tarımından, ana ürün hasadından sonra genellikle toprakta yeteri kadar tav bulunmaz. Ekimden sonra tarladaki nemin hızla kaybolmasına neden olan anız, tav suyu verilmeden önce iyice temizlenmelidir. Bundan sonra toprağa gerekli tav suyu verilir.
5-7 gün sonra da tava gelen toprak pulluk derinliğinde sürülür. Keseklerin parçalanması için 1-2 kat diskaro çekilir, son diskaro altına gerekli gübre miktarı atıldıktan sonra, sürgü çekilerek toprak ekime hazırlanır.
3.4 Ekim
Susam çimlenme gücü yüksek, çıkış gücü ise zayıf bir bitki olduğundan, ekimin mutlaka tavlı toprağa yapılması gereklidir. Susam tohumları küçük ve hafif olduğundan, dekara atılacak tohumluk miktarının ayarlanması çok önemlidir. Serpme ekimde dekara 800-1000gr, mibzerfle sıraya ekimde 400-600 gr tohum yeterlidir. Genelde ekim iki şekilde yapılır.
3.4.1 Serpme Ekim;İyi bir tohum yatağının hazırlanmasından sonra tohum dere kumu ile karıştırılarak, usta ekicilere yaptırılmalı, tohumun tavlı toprağa düşmesi için hafif bir diskaro ve sürgü çekilmelidir.
3.4.2 Mibzerle (sıraya) Ekim;Mibzerle sıraya ekimde, sıra arası 60-70 cm, sıra üzeri 20-25 cm olmalıdır. Sıra üzeri mesafeler ekimden 20-30 gün sonra tekleme esnasında ayarlanır. Susam ekiminde en iyi sonuç mibzerle yapılan ekimden alınır.
Susam ekim derinliği 1.5-2.5 cm olmalı,Sıcak, kuru ve rüzgarlı havada ekim yapılmalıdır.
3.5 Gübreleme
Susamın gelişme süresinin kısalığı nedeni ile gerekli görülen gübrenin tamamının ekimden önce son diskaro altına atılması zorunludur. Verilecek gübre miktarı; bölgenin iklim ve toprak koşullarında, ekilecek çeşide, tarımın sulu ve kuru olarak yapılmasına bağlıdır. İyi bir verim için dekara saf madde olarak 7 kg azot, 5 kg fosfor ve 5-10 kg potasyum verilmelidir. Gübre çeşitleri ve bir dekara verilecek miktar olarak aşağıdaki seçeneklerden biri kullanılmalıdır.
% 21 Amonyum sülfat 35 kg
% 16 -18 Süper fosfat 25-30 kg
% 48-50 Potasyum sülfat 10-12 kg
Kompoze gübre (15-15-15) 30-35 kg
3.6 Sulama
Susam su isteği aşırı olamayan bir bitkidir. Ancak yetiştirme sürecinde yapılacak düzenli sulamanın verimi arttıracağı bilinmektedir. Kıraç ve kışlak arazilerde ana ürün olarak susuz yetiştirilirse de, ikinci ürün ekilişlerinde mutlaka sulama yapılmalıdır. 2. ürün ekilişlerinde ekimden önce tarlada yeterli rutubeti sağlamak için tav suyu verilir. Olgunlaşma sürecince 1-3 defa sulama yapılabilir. Ancak sulamada çok dikkatli olunmalı göllenme yapılmalıdır.
3.7 Bakım
Susamda ilk gelişme çok yavaş olup, çiçeklenme ile birlikte büyüme hızlandığından bitkiler 10-15 cm oluncaya kadar tarlaya girilmemelidir. Daha sonra tarlanın otlanma durumuna göre el çapası veya mibzerle sıraya ekim yapılmış ise, traktör ara çapası geçirilir, sık olan yerlere seyreltme yapılır. Susamda ilk çiçeklenme gün sayısı 45-50 gün kadardır. Çiçeklenme başlangıcı ile beraber bitkiler boylanmaya başlar. Sulamalardan sonra 2-3 el çapası, mibzerle ekimde traktörle ara sürüm yapılır. Bitkiler 40-50 cm boylandıktan sonra çiçeklerin döllenmeden dökülmelerine neden olmamak için tarla içine girilmemelidir.
3.8 Hastalık, Zararlıları ve Mücadelesi
Ekimden sonra bozkurt (Agrosit spp) ve fide devresinde görülebilen susam güvesi (Antigastra catalaunalist) ve çiçeklenmeden itibaren görülen beyaz sinek (Bemisia tabacil) zararlısına karşı uygun ilaçlarla mücadele yapılmalıdır. Susam bitkisinde en çok görülen hastalıklar; solgunluk hastalığı, susam bakteri solgunluğu, yaprak leke hastalığı, susam alternaryasıdır. Bu hastalıklara karşı ekimden önce tohumlar, pazarda hazır bulunan tohum ilaçlarından biri ile ilaçlanır.
3.9 Hasat, Harman ve Depolanması
Bitkilerin yaprak ve kapsüllerinin sararması, yaprakların kısmen dökülmesi, çiçeklenmenin durması, alt kapsüller elle kırıldığı zaman tohum renklerinin beyaz tanelilerde koyu sarı, kahverengi tanelilerde açık kahverengiye dönüşmesi bitkinin söküme geldiğini gösterir. Söküm elle yapılır. Elle sökülen bitkiler gelişmelerin bir süre daha devam ettireceği için 10-25 bitki bir arada bağlanarak, tabanı düz ve temiz bir yerde, kök kısımları dışarı ve baş kısımları iç tarafa gelmek üzere baskıya alınır. Baskıdan çıkarılan demetler, beton veya düz bir zemin üzerinde, 8-10 demet bir arada olmak üzere, konulur ve tepe kısmından ip veya otlarla bağlanır. Daha sonra elde edilen tohumlar uygun harman makinalarında vantilatör vasıtasıyla savrularak temizlenir, çuvallanır.Susam yağlı tohum olduğundan iyi muhafaza edilmesi gerekir. Hava sirkülasyonunun bulunduğu serin, kuru bir yerde veya depolarda muhafazaya alınmalıdır.
4. VERİM
Susamın normal şartlarda v erimi 60-80 kg/da dır. İyi tohumluk yeterli gübre, sulama ve kültürel işlemler ise verimi oldukça yükseltir. Genelde bölgemizde kuru tarım alanlarında yapılan susam ziraatında normal olarak verim 20-30 kg dır.
kaynak:gap.gov.tr
Susam dik büyüyen tek yılık bir bitkidir. Boyu (30-125 cm) ye kadar uzayabilir. Gövdeler uzunlamasına oluklu (karıklıdır) ve sık tüylüdür. Ülkemizde tarımı yapılan yağ bitkileri içerisinde önemli bir yeri olan susam, tohumlarında %50-60 yağ içeren yazlık ve otsu bir bitkidir. Bileşiminde ayrıca %25 protein bulunmaktadır. Besleyici özelliği ve lezzetinden dolayı insan besini olarak çok miktarda tüketilir. GAP'ın devreye girmesiyle bölgemizde sulanabilir 1997 yılında GAP bölgesinde susamın ekiliş alanı 40,642 ha olup,bu üretim alanından 9,548 ton susam elde edilmiştir.
2. İKLİM VE TOPRAK İSTEĞİ
2.1 İklim İsteği
Susam sıcağı çok seven bir yağ bitkisidir. Tropik, suptropik ve ılıman iklim kuşağının sıcak bölgelerinde yetiştirilen susam, 90-120 günde gelişme devresini tamamlar. Bu devre içinde aylık ısı ortalamasının 20 ºC den aşağı düşmemesi ve tohumların çimlenmesi esnasında toprak sıcaklığının 15 ºC- 20 ºC ve daha yukarı ısılarda olması gereklidir. Gelişme süresinin 2500-2800ºC lik ısı toplamına gereksinimi vardır.
2.2 Toprak İsteği
Susam toprak isteği bakımından fazla seçici değildir, her toprak koşullarında yetiştirilebilirse de, en iyi şekilde kumlu-killi allüviyal topraklarda yetişir. Orta derecede ağır, humuslu topraklarda iyi gelişmesine karşın fazla killi ve kireçli ağır toprakları sevmez. Yeni tarıma açılan fundalık arazilerde de susam, iyi gelişebilen bir bitkidir.
3. YETiŞTİRME TEKNİĞİ
3.1 Ekim Nöbeti
Susam yetiştirme süresinin kısalığı yönünden, hemen hemen her kültür bitkisi ile ekim nöbetine girebilir. Ayçiçeği, mısır, pamuk ve yerfıstığı ile karışık tarımı yapılabilir. Çapa bitkileri ve baklagillerden sonraki ekilişlerde verimli olup, aynı yere arka arkaya ekilebilir. Bölgemizde mercimek ve hububat hasadından sonra yaygın bir şekilde ikinci bir ürün olarak tarımı yapılmaktadır. Genel olarak pamuk-buğday -susam şeklinde üçlü münavebe, en çok yapılan münavebe şeklidir.
3.2 Çeşit
Araştırma kuruluşlarınca GAP Bölgesinde Özberk-1982 çeşidi tavsiye edilmektedir.
3.3 Toprak Hazırlığı
Susam tohumu çimlenme gücü yüksek, tohumlarının küçük olmasından dolayı ise çıkış gücü zayıftır. Bu yüzden susam ekilecek toprağın çok iyi hazırlanması gereklidir. Ana ürün ekilişleri için toprak, sonbahar ve kış aylarında sürülür, daha sonra , ilkbaharda toprak tavında iken, ikileme yapılır. Diskaro çekildikten ve son diskaro altına gerekli görülen gübre miktarı atıldıktan sonra toprak tavının kaçmaması için sürgü = tapan çekilerek toprak ekime hazırlanır.
İkinci ürün susam tarımından, ana ürün hasadından sonra genellikle toprakta yeteri kadar tav bulunmaz. Ekimden sonra tarladaki nemin hızla kaybolmasına neden olan anız, tav suyu verilmeden önce iyice temizlenmelidir. Bundan sonra toprağa gerekli tav suyu verilir.
5-7 gün sonra da tava gelen toprak pulluk derinliğinde sürülür. Keseklerin parçalanması için 1-2 kat diskaro çekilir, son diskaro altına gerekli gübre miktarı atıldıktan sonra, sürgü çekilerek toprak ekime hazırlanır.
3.4 Ekim
Susam çimlenme gücü yüksek, çıkış gücü ise zayıf bir bitki olduğundan, ekimin mutlaka tavlı toprağa yapılması gereklidir. Susam tohumları küçük ve hafif olduğundan, dekara atılacak tohumluk miktarının ayarlanması çok önemlidir. Serpme ekimde dekara 800-1000gr, mibzerfle sıraya ekimde 400-600 gr tohum yeterlidir. Genelde ekim iki şekilde yapılır.
3.4.1 Serpme Ekim;İyi bir tohum yatağının hazırlanmasından sonra tohum dere kumu ile karıştırılarak, usta ekicilere yaptırılmalı, tohumun tavlı toprağa düşmesi için hafif bir diskaro ve sürgü çekilmelidir.
3.4.2 Mibzerle (sıraya) Ekim;Mibzerle sıraya ekimde, sıra arası 60-70 cm, sıra üzeri 20-25 cm olmalıdır. Sıra üzeri mesafeler ekimden 20-30 gün sonra tekleme esnasında ayarlanır. Susam ekiminde en iyi sonuç mibzerle yapılan ekimden alınır.
Susam ekim derinliği 1.5-2.5 cm olmalı,Sıcak, kuru ve rüzgarlı havada ekim yapılmalıdır.
3.5 Gübreleme
Susamın gelişme süresinin kısalığı nedeni ile gerekli görülen gübrenin tamamının ekimden önce son diskaro altına atılması zorunludur. Verilecek gübre miktarı; bölgenin iklim ve toprak koşullarında, ekilecek çeşide, tarımın sulu ve kuru olarak yapılmasına bağlıdır. İyi bir verim için dekara saf madde olarak 7 kg azot, 5 kg fosfor ve 5-10 kg potasyum verilmelidir. Gübre çeşitleri ve bir dekara verilecek miktar olarak aşağıdaki seçeneklerden biri kullanılmalıdır.
% 21 Amonyum sülfat 35 kg
% 16 -18 Süper fosfat 25-30 kg
% 48-50 Potasyum sülfat 10-12 kg
Kompoze gübre (15-15-15) 30-35 kg
3.6 Sulama
Susam su isteği aşırı olamayan bir bitkidir. Ancak yetiştirme sürecinde yapılacak düzenli sulamanın verimi arttıracağı bilinmektedir. Kıraç ve kışlak arazilerde ana ürün olarak susuz yetiştirilirse de, ikinci ürün ekilişlerinde mutlaka sulama yapılmalıdır. 2. ürün ekilişlerinde ekimden önce tarlada yeterli rutubeti sağlamak için tav suyu verilir. Olgunlaşma sürecince 1-3 defa sulama yapılabilir. Ancak sulamada çok dikkatli olunmalı göllenme yapılmalıdır.
3.7 Bakım
Susamda ilk gelişme çok yavaş olup, çiçeklenme ile birlikte büyüme hızlandığından bitkiler 10-15 cm oluncaya kadar tarlaya girilmemelidir. Daha sonra tarlanın otlanma durumuna göre el çapası veya mibzerle sıraya ekim yapılmış ise, traktör ara çapası geçirilir, sık olan yerlere seyreltme yapılır. Susamda ilk çiçeklenme gün sayısı 45-50 gün kadardır. Çiçeklenme başlangıcı ile beraber bitkiler boylanmaya başlar. Sulamalardan sonra 2-3 el çapası, mibzerle ekimde traktörle ara sürüm yapılır. Bitkiler 40-50 cm boylandıktan sonra çiçeklerin döllenmeden dökülmelerine neden olmamak için tarla içine girilmemelidir.
3.8 Hastalık, Zararlıları ve Mücadelesi
Ekimden sonra bozkurt (Agrosit spp) ve fide devresinde görülebilen susam güvesi (Antigastra catalaunalist) ve çiçeklenmeden itibaren görülen beyaz sinek (Bemisia tabacil) zararlısına karşı uygun ilaçlarla mücadele yapılmalıdır. Susam bitkisinde en çok görülen hastalıklar; solgunluk hastalığı, susam bakteri solgunluğu, yaprak leke hastalığı, susam alternaryasıdır. Bu hastalıklara karşı ekimden önce tohumlar, pazarda hazır bulunan tohum ilaçlarından biri ile ilaçlanır.
3.9 Hasat, Harman ve Depolanması
Bitkilerin yaprak ve kapsüllerinin sararması, yaprakların kısmen dökülmesi, çiçeklenmenin durması, alt kapsüller elle kırıldığı zaman tohum renklerinin beyaz tanelilerde koyu sarı, kahverengi tanelilerde açık kahverengiye dönüşmesi bitkinin söküme geldiğini gösterir. Söküm elle yapılır. Elle sökülen bitkiler gelişmelerin bir süre daha devam ettireceği için 10-25 bitki bir arada bağlanarak, tabanı düz ve temiz bir yerde, kök kısımları dışarı ve baş kısımları iç tarafa gelmek üzere baskıya alınır. Baskıdan çıkarılan demetler, beton veya düz bir zemin üzerinde, 8-10 demet bir arada olmak üzere, konulur ve tepe kısmından ip veya otlarla bağlanır. Daha sonra elde edilen tohumlar uygun harman makinalarında vantilatör vasıtasıyla savrularak temizlenir, çuvallanır.Susam yağlı tohum olduğundan iyi muhafaza edilmesi gerekir. Hava sirkülasyonunun bulunduğu serin, kuru bir yerde veya depolarda muhafazaya alınmalıdır.
4. VERİM
Susamın normal şartlarda v erimi 60-80 kg/da dır. İyi tohumluk yeterli gübre, sulama ve kültürel işlemler ise verimi oldukça yükseltir. Genelde bölgemizde kuru tarım alanlarında yapılan susam ziraatında normal olarak verim 20-30 kg dır.
kaynak:gap.gov.tr
AYÇİÇEĞİ TARIMI
1. TANIMI VE ÖNEMİ
Ayçiçeği memleketimizde son zamanlarda üretimi son zamanlarda artmış tek yıllık bir yağ bitkisidir. Bitkisel yağ üretimimizin %46'sı ayçiçeğinden karşılanmaktadır. Yağı sıvı olarak kullanıldığı gibi, margarinlerin yapılmasında da kullanılmaktadır. Küspesi hayvan yemi, sap ve tablaları ise yakacak olarak kullanıldığı gibi selüloz endüstrisinde de kullanılmaktadır. Külü %36 potasyum ihtiva eder ve gübre olarak kullanılır. Tanesi çerez olarak kullanılır.
2. İKLİM VE TOPRAK İSTEKLERİ
2.1 İklim İsteği:
Ayçiçeği, kara iklim kuşağında ve ılıman iklimin yağışlı bölgelerinde de yetiştirilebilmektedir. Kısmen kuraklığa dayanıklı bir bitkidir. 4-6 yapraklı oluncaya kadar, ilkbaharın geç donlarına dayanır. Kurak bölgelerde sulanmalıdır.
2.2 Toprak İsteği:
Derin, rutubetli, organik maddelerce zengin topraklarda iyi yetişir. Nehir kıyıları gibi alüviyal ve potasyumca zengin topraklarda verimi artar. Asitli topraklar ayçiçeği için elverişsizdir.
3. YETİŞME TEKNİĞİ
3.1 Ekim Nöbeti:
Ayçiçeği, orabanş zararı topraktan fazla potasyum (K) kaldırıldığı için aynı tarlaya üst üste ekilmesi iyi değildir.En çok uygulanan ekim nöbeti şöyledir. Sulanmayan bölgelerde buğdaygil (buğday, arpa, çavdar, mısır vs.)'nin arkasından ayçiçeği ekilir veya ayçiçeği ekilen tarlaya buğdaygil ekilir.
3.2 Çeşitler:
GAP BKİB'ca 1987-1992 yılları arasında Şanlıurfa Koruklu Araştırma İstasyonunda yaptırılmış olan denemeler sonucunda da Romson-59 (192.42 kg/da), Fundulea-206 (187.31kg/da), Sorem-80 (163.46 kg/da), Sunbred-254 (127.45 kg/da) gibi çeşitler önerilmektedir. Ayrıca bölgede bulunan Şanlıurfa Araştırma Enstitüsü , sulu şartlarda Türk-Ay-1 ve G-3312 kurda ise V.8931 çeşitlerini önermektedir.
3.3 Toprak Hazırlığı:
Ayçiçeği ekilecek tarla, sonbaharda 20-25 cm derinliğinde sürülmelidir.İlkbaharda ise tarla otlu ise kazayağı veya diskaro ile 8-10 cm'lik bir sürümden sonra tırmık veya sürgü ile yüzlek işlenerek tohum yatağı hazırlanır.
3.4 Ekim:
Ekim yöremizde I. üründe mart sonu ve nisan ayı başında II. ürün de haziran sonu temmuz ortasına kadar yapılır. Ekim sıraya ve sıra arası 70 cm, sıra üzeri 35 cm olacak şekilde yapılmalıdır. Dekara atılacak tohum pinomatik mibzer kullanıldığında 500-600 gr, normal mibzer kullanıldığında 1.5-2 kg dır. Ekim derinliği 4-6 cm olmaktadır.
3.5 Gübreleme:
Uygulanacak gübre miktarı, 10 kg/da N, 8-10 kg/da P2O5. Azotlu gübrenin yarısı v fosforlu gübrenin tamamı ekimle beraber, azotlu gübrenin diğer yarısı ise bitki 25-30 cm olduğunda uygulanmalıdır.
3.6 Sulama:
Sulama karık metodu ile bitkinin ihtiyaç duyduğu zamanlarda yapılmalıdır. Bitki tabla teşekküllü, çiçeklenme ve süt olumu devresinde suya oldukça duyarlıdır. Bu devrelerde dikkat edilerek bitki 15-20 cm olduktan sonra 8 günde bir sulanmalıdır.
3.7 Bakım:
Çapa, bitki 5-6 yapraklı (10-15 cm boylandığında) fazla derine inmeden uygulanır ve aynı anda tekleme yapılır. Çapa, bitki 25-30 cm olduğunda uygulanır. Bu dönemde azotlu gübrenin ikinci yarısı uygulanarak boğaz doldurulması yapılır.Çapa, ise çiçeklenmeden önce yapılır.
3.8 Hastalıkları, Zararlıları ve Mücadelesi:
3.8.1 Hastalıkları ve Mücadelesi;
Mildiyo (Plasmopara Halsedii): Sıcak ve rutubetli havalarda görülür. Bitkinin yapraklarına arız olur. Verim ve kaliteyi düşürür. Sıra üzerinde sık bitki bulundurmamak gerekir.
Gri Küf: Çiçeklenme devresinde zarar veren mantari bir hastalıktır. Tablalarda gri ve siyah küf şeklinde lekeler meydana getirir. Olgunlaşmış tohumları çürütür. Küflü tablalar kesip yakılmalı, hasat ve harmanı yağışlı mevsime bırakmamak gerekir.
3.8.2 Zararlıları ve Mücadelesi;
Orabanş: Köklerin geliştiği sırada çimlenir. Kökler üzerine tutunarak beslenir. Demet halinde mor çiçekleri vardır. Orabanşa dayanıklı çeşitler kullanılmalıdır.
Kuşlar (Sığırcıklar, Serçeler, Kargalar): Ekilmiş tohumlar ile yeni çıkmış filizlere zarar verirler. Serçeler süt olgunluğundaki daneleri yerler.
3.9 Hasat, Harman ve Saklanması:
Hasat elle (bıçak, orak vs.) veya biçerdöverle yapılır. En uygun hasat zamanı; tabla üzerindeki sarı çiçeklerin (Steril çiçekler) kuruyarak dökülmesi, sapların alttan itibaren 2/3 kısmındaki yaprakların kurumuş olması, tabla arkasının sarı-kahverengi bir renk alması tabla ortasına yakın danelerin olgunlaşarak sertleşmesi ve tabii rengini almış olması en uygun hasat zamanını gösterir.Ayçiçeği olgunlaşıp hasat edildiğinde %15-20 arasında nem ihtiva eder.Serilerek kurutulur. Daha sonra elle veya batozla daneler ayrılır. Daneler kalburdan geçirilir. Geçirme işleminde tabla parçalarının kalmamasına özen gösterilmeli.
4. VERİM
Kuru koşullarda ayçiçeği 100-150 kg/da, sulu koşullarda ise 250-400 kg/da ürün alınabilir. Dane miktarına yakın kurutulmuş tabla, 2-3 katı kadar kuru sap ve kök elde edilir.
kaynak:gap.gov.tr
Ayçiçeği memleketimizde son zamanlarda üretimi son zamanlarda artmış tek yıllık bir yağ bitkisidir. Bitkisel yağ üretimimizin %46'sı ayçiçeğinden karşılanmaktadır. Yağı sıvı olarak kullanıldığı gibi, margarinlerin yapılmasında da kullanılmaktadır. Küspesi hayvan yemi, sap ve tablaları ise yakacak olarak kullanıldığı gibi selüloz endüstrisinde de kullanılmaktadır. Külü %36 potasyum ihtiva eder ve gübre olarak kullanılır. Tanesi çerez olarak kullanılır.
2. İKLİM VE TOPRAK İSTEKLERİ
2.1 İklim İsteği:
Ayçiçeği, kara iklim kuşağında ve ılıman iklimin yağışlı bölgelerinde de yetiştirilebilmektedir. Kısmen kuraklığa dayanıklı bir bitkidir. 4-6 yapraklı oluncaya kadar, ilkbaharın geç donlarına dayanır. Kurak bölgelerde sulanmalıdır.
2.2 Toprak İsteği:
Derin, rutubetli, organik maddelerce zengin topraklarda iyi yetişir. Nehir kıyıları gibi alüviyal ve potasyumca zengin topraklarda verimi artar. Asitli topraklar ayçiçeği için elverişsizdir.
3. YETİŞME TEKNİĞİ
3.1 Ekim Nöbeti:
Ayçiçeği, orabanş zararı topraktan fazla potasyum (K) kaldırıldığı için aynı tarlaya üst üste ekilmesi iyi değildir.En çok uygulanan ekim nöbeti şöyledir. Sulanmayan bölgelerde buğdaygil (buğday, arpa, çavdar, mısır vs.)'nin arkasından ayçiçeği ekilir veya ayçiçeği ekilen tarlaya buğdaygil ekilir.
3.2 Çeşitler:
GAP BKİB'ca 1987-1992 yılları arasında Şanlıurfa Koruklu Araştırma İstasyonunda yaptırılmış olan denemeler sonucunda da Romson-59 (192.42 kg/da), Fundulea-206 (187.31kg/da), Sorem-80 (163.46 kg/da), Sunbred-254 (127.45 kg/da) gibi çeşitler önerilmektedir. Ayrıca bölgede bulunan Şanlıurfa Araştırma Enstitüsü , sulu şartlarda Türk-Ay-1 ve G-3312 kurda ise V.8931 çeşitlerini önermektedir.
3.3 Toprak Hazırlığı:
Ayçiçeği ekilecek tarla, sonbaharda 20-25 cm derinliğinde sürülmelidir.İlkbaharda ise tarla otlu ise kazayağı veya diskaro ile 8-10 cm'lik bir sürümden sonra tırmık veya sürgü ile yüzlek işlenerek tohum yatağı hazırlanır.
3.4 Ekim:
Ekim yöremizde I. üründe mart sonu ve nisan ayı başında II. ürün de haziran sonu temmuz ortasına kadar yapılır. Ekim sıraya ve sıra arası 70 cm, sıra üzeri 35 cm olacak şekilde yapılmalıdır. Dekara atılacak tohum pinomatik mibzer kullanıldığında 500-600 gr, normal mibzer kullanıldığında 1.5-2 kg dır. Ekim derinliği 4-6 cm olmaktadır.
3.5 Gübreleme:
Uygulanacak gübre miktarı, 10 kg/da N, 8-10 kg/da P2O5. Azotlu gübrenin yarısı v fosforlu gübrenin tamamı ekimle beraber, azotlu gübrenin diğer yarısı ise bitki 25-30 cm olduğunda uygulanmalıdır.
3.6 Sulama:
Sulama karık metodu ile bitkinin ihtiyaç duyduğu zamanlarda yapılmalıdır. Bitki tabla teşekküllü, çiçeklenme ve süt olumu devresinde suya oldukça duyarlıdır. Bu devrelerde dikkat edilerek bitki 15-20 cm olduktan sonra 8 günde bir sulanmalıdır.
3.7 Bakım:
Çapa, bitki 5-6 yapraklı (10-15 cm boylandığında) fazla derine inmeden uygulanır ve aynı anda tekleme yapılır. Çapa, bitki 25-30 cm olduğunda uygulanır. Bu dönemde azotlu gübrenin ikinci yarısı uygulanarak boğaz doldurulması yapılır.Çapa, ise çiçeklenmeden önce yapılır.
3.8 Hastalıkları, Zararlıları ve Mücadelesi:
3.8.1 Hastalıkları ve Mücadelesi;
Mildiyo (Plasmopara Halsedii): Sıcak ve rutubetli havalarda görülür. Bitkinin yapraklarına arız olur. Verim ve kaliteyi düşürür. Sıra üzerinde sık bitki bulundurmamak gerekir.
Gri Küf: Çiçeklenme devresinde zarar veren mantari bir hastalıktır. Tablalarda gri ve siyah küf şeklinde lekeler meydana getirir. Olgunlaşmış tohumları çürütür. Küflü tablalar kesip yakılmalı, hasat ve harmanı yağışlı mevsime bırakmamak gerekir.
3.8.2 Zararlıları ve Mücadelesi;
Orabanş: Köklerin geliştiği sırada çimlenir. Kökler üzerine tutunarak beslenir. Demet halinde mor çiçekleri vardır. Orabanşa dayanıklı çeşitler kullanılmalıdır.
Kuşlar (Sığırcıklar, Serçeler, Kargalar): Ekilmiş tohumlar ile yeni çıkmış filizlere zarar verirler. Serçeler süt olgunluğundaki daneleri yerler.
3.9 Hasat, Harman ve Saklanması:
Hasat elle (bıçak, orak vs.) veya biçerdöverle yapılır. En uygun hasat zamanı; tabla üzerindeki sarı çiçeklerin (Steril çiçekler) kuruyarak dökülmesi, sapların alttan itibaren 2/3 kısmındaki yaprakların kurumuş olması, tabla arkasının sarı-kahverengi bir renk alması tabla ortasına yakın danelerin olgunlaşarak sertleşmesi ve tabii rengini almış olması en uygun hasat zamanını gösterir.Ayçiçeği olgunlaşıp hasat edildiğinde %15-20 arasında nem ihtiva eder.Serilerek kurutulur. Daha sonra elle veya batozla daneler ayrılır. Daneler kalburdan geçirilir. Geçirme işleminde tabla parçalarının kalmamasına özen gösterilmeli.
4. VERİM
Kuru koşullarda ayçiçeği 100-150 kg/da, sulu koşullarda ise 250-400 kg/da ürün alınabilir. Dane miktarına yakın kurutulmuş tabla, 2-3 katı kadar kuru sap ve kök elde edilir.
kaynak:gap.gov.tr
BUĞDAY YETİŞTİRİCİLİĞİ
1. TANIMI VE ÖNEMİ
Buğday, tek yıllık bir bitki olup, her türlü iklim ve toprak koşullarında yetişebilecek çok sayıda çok sayıda çeşitlere sahip olması nedeniyle, dünyanın hemen her tarafında yetiştirilmektedir. Buğday gerek dünyada; gerekse ülkemizde en fazla üretilen tarım ürünüdür.
2. İKLİM VE TOPRAK İSTEĞİ
2.1 İklim İsteği:
Buğday genellikle ılık ve serin iklim şartlarında yetişir. Buğday, gelişmenin ilk devrelerinde (çimlenme, kardeşlenme) yüksek sıcaklıktan hoşlanmaz. Sıcaklık 5-10 ºC; nisbi nem %60'ın üstünde olursa bitki normal gelişmesine devam eder. Vegatatif gelişenin ileri devresinde (sapa kalkma) fazla sıcaklık istemez.10-15 ºC'lık sıcaklık, %66 nisbi nem ve az ışık, iyi bir gelişme için uygundur. Buğday yıllık yağışı 350-1150 mm olan iklim bölgelerinde yetişebilmektedir. Kaliteli ve bol ürün yıllık yağışı 500-600 mm olan yerlerde veya toprakta bu nemi sağlayacak sulamalarda alınabilmektedir.
2.2 Toprak İsteği:
Buğday derin, killi, tınlı-killi olan ve yeterli organik maddesi olan fosfor ve kireci bulunan, kumlu tınlı topraklar en iyi buğday topraklarıdır. Toprakta organik madde arttıkça, buğdayın verimi de artar. Besin maddesi yönünden fakir topraklarda kaplıca çeşitleri, orta şartlarda ekmeklik çeşitleri, en iyi şartlarda da makarnalık çeşitleri ekmek daha uygundur.
3.YETİŞTİRME TEKNİĞİ
3.1 Ekim Nöbeti:
Bölgemizde kuru ve sulu koşullarda buğday çeşitli kültür bitkileri ile münavebeye girmektedir.
Kuru koşullarda;
Buğday-Nadas-Buğday
Buğday-Mercimek-Buğday
Buğday-Mercimek-Arpa
Sulu koşullarda;
Buğday-İkinci ürün-Pamuk
Buğday-İkinci ürün-Sebze
Buğday-İkinci ürün-Yem bitkileri
Buğday-İkinci ürün-Pamuk-Arpa-İkinci ürün
Buğday-İkinci ürün-Mercimek-İkinci ürün
(İkinci ürün: Yerfıstığı, Mısır, Susam, Ayçiçeği vs.)
3.2 Çeşit:
Buğday türleri genellikle kaplıca gurubu, makarnalık buğdaylar gurubu, ekmeklik buğdaylar gurubu olmak üzere 3 guruba ayrılır. Kaplıca gurubu altında yetiştirilen buğdaylar daha çok hayvan yemi, kısmen de bulgur olarak kullanılır. Araştırma sonuçlarına göre ekimi önerilen çeşitler:
Sulu koşullarda ekmeklik çeşitlerden Marmara-86, Shom-IV, Kop, Seri 82, Shom II ve Orso; makarnalık çeşitlerden Shom I, Gediz-75, Korifla, Fırat 93, Omrabia, Dicle-74, Balcalı-85 ve Diyarbakır-81 önerilmektedir.
Kuru koşullarda ekmeklik çeşitlerden Marmara-86, Shom-IV, Gönen, Çukurova-86, Kop; makarnalık çeşitlerden Diyarbakır-81, Gediz-75, Dicle-74, Shom-I, Korifla, Balcalı-85 önerilmektedir.
3.3 Toprak Hazırlığı:
3.3.1 Kuru koşullarda;Bölgemizde kuru koşullarda buğday-nadas veya buğday-mercimek ekim nöbeti uygulanmaktadır. Bu nedenle buğday-nadas sisteminde, buğday hasadını müteakip hiçbir toprak işlemesi yapılmadan, ekim sahası kışı geçirdikten sonra, erken ilkbaharda mart ayının ikinci yarısından itibaren toprak uygun tava geldiğinde soklu pullukla sürüm yapılır. Daha sonra sonbaharda diskharrow + tırmık ve tapan çekilerek tohum yatağı hazırlanır. Buğday-Mercimek hasatından sonra toprak gölge tavında iken derim sürüm yapılır. Daha sonra sonbaharda diskharrow + tırmık ve tapan çekilerek tohum yatağı hazırlanmış olur.
3.3.2 Sulu Koşullarda;Sulanan sahalarda buğday genellikle çapa bitkileri ile münavebeye girmektedir. Bu nedenle sonbaharda ön bitki hasatından sonra, bitki kalıntıları temizlenmeli veya uygun alet ekipmanla parçalanmalı, bundan sonra döner kulaklı pullukla derin sürüm yapılıp, toprağa karıştırılmalıdır.
Daha sonra diskharrow ve tırmık çekilerek keseklerin toprağa karıştırılmalıdır. Daha sonra diskharrow ve tırmık çekilerek keseklerin kırılması sağlanır. Kesekler kırıldıktan sonra flot çekilerek, tohum yatağı hazırlanır.
3.4 Ekim:
Buğday ekimi bölgemizde genellikle 15 Ekim-15 Kasım tarihleri arasında yapılmaktadır. Ekimde geç kalınmamalıdır. Aksi halde kışlık buğdaydan da, yazlık buğday gibi düşük verim elde edilmektedir. Onun için günlük ortalama ısının 5-8 ºC etrafında seyrettiği devrede buğday ekimi yapılmalıdır. Kışlık buğdayların 5-8 cm derinlikte ekilmesi verimin artmasında önemli etkendir. Ekime hazır vaziyetine getirilen tohum yatağına kuru koşullarda 15-17 kg/da, sulu koşullarda ise 13-15 kg/da üzerinden mibzerle ekim yapılmalıdır. Ekimden önce tohum mutlaka civalı ilaçlarla ilaçlanmalıdır.
3.5 Gübreleme:
Buğdayda dengeli bir gübreleme yapmak için gübre mutlaka toprak tahlilleri neticesine göre atılmalıdır. Araştırmalar sonucunda; Bölgemizde buğdaya kuru koşullarda 6-8 kg/da N, 9 kg/da P2O5, sulu koşullarda ise 16 kg/da N, 13 kg/da P2O5 karşılığı azotlu ve fosforlu gübre verilmesi önerilmiştir. Azotlu gübrenin ilk yarısı ve fosforlu gübrenin tamamı ekimde, azotun ikinci yarısı ise kardeşlenme başlangıcında uygulanmalıdır. Azotlu gübre toprak yüzeyine, fosforlu gübre mibzerle banda verilmelidir.
3.6 Sulama:
Buğday bitkisinin suya ihtiyaç duyduğu veya en fazla su tükettiği dönemleri sapa kalkma, başaklanma ve süt olum dönemleridir. Sapa kalkma Mart sonu, başaklanma Nisan başı ve süt olumu ise Mayıs başına rastlamaktadır. Buğday öncelikle başaklanma başlangıcı ve süt olumunda olmak üzere iki kez sulanmalıdır. Ancak suyun pahalı ve kıt olduğu yer ve durumlarda, bir defa sulamaya olanak verile biliniyorsa sulama başaklanma başlangıcında yapılmalıdır. Suyun bol olduğu ve kurak geçen mevsimlerde ise sapa kalkma, başaklanma ve süt olumunda olmak üzere 3 defa sulanmalıdır. Eğer buğday ekim mevsiminde çıkış için toprakta yeterli nem yoksa ve mevsim itibariyle kurak geçiyorsa ekimde de sulama yapılmalıdır. Sulamalar toprağın 90 cm derinliği doyuracak şekilde yapılmalıdır. Sulamalara ne zaman su verileceği ise nem kontrol çubukları ile kontrol edilebilir. Basit bir 08-10 luk demir "T" çubuk toprağa bastırılınca 30-40 cm girebiliyorsa sulama yeterlidir. Bu kontrol suyunbulunduğu yerde yapılmalıdır.
3.7 Hastalıkları, Zararları ve Mücadelesi:
3.7.1. Buğday Hastalıkları ve Mücadelesi;Bölgemizde en çok rastlanan buğday hastalıkları; Sürme (kör), pas hastalıkları (sarı pas, kahverengi pas, kara pas), rastık, kök ve boğaz çürüklüğü'dür.
Sürme (kör): Hastalıklı bitkiler sağlamlardan daha kısa boyludur. Daneler yuvarlağa yakın bir şekil alır. Ezilince siyah bir toz kitlesi ile dolu oldukları görülür. Dayanıklı çeşit kullanarak, yazlık ekim yapılarak ve ekim öncesinde tohumlar ilaçlanarak mücadele yapılmaktadır.
Sarı Pas (kınacık): Yapraklar üzerinde sarı, dar, uzunca, birbirine paralel noktalı çizgiler halinde sap ve başakta meydana gelirlerse de genellikle yaprak ve kavuzlarda görülür.
Kahverengi Pas: Sarı pastan sonra görülür. Püstülleri kara pasınkinden koyu, kara pasınkinden daha açıktır. Püstüller dairevi yığınlar meydana getirir.
Kara Pas: En geç görülen pas türüdür. Püstüller rastgele dağılmışlardır. Püstüllerin üzerindeki epidermisin yırtılması ile bariz olarak tanınır. Pas Hastalıklarının Mücadelesi;
-Hastalığa dayanıklı çeşitler kullanmak
-Yabancı ot mücadesi yapmak
-İlaçlı mücadele
Rastık: Hastalıklı buğday, başak çıkarır çıkarmaz görülür. Hastalığa yakalanmış bitkiler sağlamlardan daha kısa ve zayıf olup, genellikle kardeşlenmezler ve erken olgunlaşırlar.
Buğdayın başakları çiçek zamanı siyah bir toz kitlesi hastalık etmeni fungusun sporlarıdır. Bu sporlar rüzgarın etkisiyle etrafa dağılır ve daha sonra geride sadece başak ekseni kalır. Mücadesi;
-Hastalıksız tohum ekilmeli
-Hastalığa dayanıklı çeşitler kullanmak
-Tohum ilaçlaması yapmak
Buğdayda kök ve boğaz çürüklüğü: Daha ziyade buğdaygillere arız olur. Kuru ziraat yapılan bölgelerde kışlık buğdaygillerde daha çok görülür. Alkali topraklarda hastalık daha etkendir. En belirgin başaklanma dönemindedir. Bitki vaktinden erken sararır ve beyazlaşır. Başak dane tutmaz veya daneler cılız kalır. Bazen başak vermeyebilir. Sap, yaprak ve başakta hızlı bir beyazlaşma görülür. Mücadelesi;
-Hastalıksız tohum ekilmeli
-Yeterli miktarda azotlu gübre atmak
-Sürüm ve yaz nadası hastalığı azaltır
-Tohum ilaçlaması
3.7.2 Buğday Zararlıları ve Mücadelesi:
Süne: Toprak renginde, bazen siyah geniş vücutlu, 11-12 mm uzunlukta 7-8 mm genişlikte emici bir böcektir. Yaprakları ve daneyi emer. Mücadelesi; Süne mücadelesi prensip itibariyle 1-3 yaşlı genç nimf döneminde ilaçlama suretiyle yapılmalıdır.
Kımıl: Süneye benzer, ancak vücudu süneye göre dar ve baş iridir. Vücudun üstü esmer, sarı ve hafif açık beneklerle bezenmiştir. 4 halkalı bir hortumu vardır. Buğdayın yapraklarını ve daneyi emer. Mücadelesi; Kışlamış erginlerde, nimf ve yeni nesil erginlerde olmak üzere iki dönemde ilaçlama mücadesi yapılmaktadır.
Ekin Balmumu: Ergini, esmer, kırmızı renkte, kanatları açık kahverengi baş ve thorax esmer veya siyah elytraları kırmızı ortalama 10-15 mm uzunluğunda bir böcektir. Larvaları buğdayın köklerini yiyerek, erginleri ise hububatın süt olum döneminde başaklarda kapçık, kavuz ve daneleri kemirerek zararları olmaktadırlar.Mücadelesi; Ergin çıkışı başladıktan bir hafta sonra m2 de ortalama 14-15 ergin bulunan tarlalarda başlanmalı ve zarar sona erinceye kadar devam edilmelidir. İlaçlı mücadele günün serin saatinde erginler uçuşa başlamadan önce yapılmalıdır.
Ekin Güvesi: Ergin küçük bir kelebektir. Zarara sebep olan larvalar koyu sarı renkli olup, boyları 10 mm kadardır. Larvaları yaprağın içine girerek alt ve üst epidermis arasındaki parankim dokusunu yiyerek tahribat yaparak, bitkinin özümleme yapmasına mani olur.Zarar gören bu kısım dondan zarar görmüş gibi sararır, sonra kurur.Mücadelesi; Larvalar 6 mm ulaştığı zaman ilaçlı mücadelesi yapılmalıdır.
Ekin Kurdu (Zabrus Sp): Pup olmaya yakın devrede larvaları 30-35 mm boyunda olup, beyazımsı renktedir. Başa yakın üst seğmentleri koyu kestane, göğüs kısmı ve ayakları esmer renklidir. Ayaklar kazıcı yapıdadır. Uç kısımlarında tırnaklar yer alır. Erginlerde baş büyük olup, antenleri içindedir. Renkleri kırmızımsı esmerdir. Zararlının boyu 14-16 mm'dir. Zabrus larvaları hububat yapraklarının uçlarını yuvalarına çekerek, bilahare toprak yüzünde yumak şeklinde bir bakiye teşkil eden yaprak sinirleri kalıncaya kadar yemelerine devam ederler. Bir kökten çıkan yaprakları bitirdikten sonra diğerlerine geçerler.Mücadelesi;
-Kültürel tedbirler (münavebe),
-Mihaniki mücadele (Larvaların ilk göründüğü devrede toprağın bastırılması),
-Kimyasal mücadele (Tohum ve satıh ilaçlaması) şeklinde olmalıdır.
Yabancı Otlar: Buğdayda yabancı ot mücadelesi önemlidir. Yabancı ot mücadelesi yapılmayan alanlarda veriminde % 30'a varan azalmalar tespit edilmiştir.
Buğday ekili sahalarda görülen önemli yabancı otlar: Yabani hardal, sarı ot, yabani tere, köygöçüren, yabani fiğler, pelemir, ballı baba, yabani gonca, tilki kuyruğu, sütleğen, peygamber çiçeği, yabani yulaf vb.Mücadelesi; Yabancı otlar 3-5 yapraklı oldukları devrede ilaçlı mücadele yapılmalıdır. Buğdayda ise kardeşlenme ile sapa kalkma devreleri arası en uygun ilaçlama zamanıdır. Münavebe ise yabancı ot kontrolü için en önemli kültürel tedbiridir.
3.8 Hasat, Harman ve Depolanması:
Buğday, biçerdöğer, tırpan ve orakla hasat edilebilir. Hasat zamanının seçiminde dane dökme, hasat edilecek üründe su oranı ve makinaların çalışabilme durumu gözönüne alınmalıdır. Hasat orak ve tırpanla yapılacaksa sarı olum devresi uygundur. Biçerdöğerle yapıldığında biraz daha geç olarak yapılamalıdır. Biçerdöğerle yapılan hasatta dane su oranı %13-15 arasında olmalıdır. Hasat erken yapıldığında saplar henüz nemli olduğundan makinanın çalışması ve danelerin kavuzlardan ayrılması güçleşir. Süt olumunda hasat edilen danalerde 1000 dane ağırlığı düşer ve danelerde çalıklaşma görülür. Geç hasatta ise, özellikle dane dökülmesi fazla olur ve dolayısıyla ürün miktarı düşer. Makarnalık buğdaylar geciktirildiğinde dane parlaklığını kaybeder. Tırpan veya orakla biçilen buğdaylarda harman, harman makinası (batöz) veya dövenle yapılır. Buğday tohumunu yabancı ot tohumlarından, taş veya topraktan arındırmak için selektörden geçirilmelidir. Bu işlem esnasında tohumluk olarak ayrılanlarında ilaçlanması sağlanmış olmaktadır.
Buğdayın depolanması (saklanması): Ambar olarak kullanılacak bina rutubet almayan kuru, havadar ve aydınlık bir yer olmalıdır. Bir ton ürün için en az 1.5 m2 alan hesap edilmelidir. Saklama yerine getirilen buğdayın su oranının %12-14'ün altında bulunması gerekir. Depo için en iyi ısı derecesi +4 ºC dir. Ambara koyulacak buğdayın içerisinde yabancı tohum bulunmaması gerekir, çünkü bunların vereceği yaşlık hububatın kızışmasına neden olur.
4. VERİM VE MALİYET
4.1 Verim:
Bölgemizde kuru koşullarda buğday verimini etkileyen en önemli faktör, yıllık yağışlar ve bunların buğdayın yetişme süresi içerisindeki dağılışıdır. Özellikle Mart ve Nisan aylarındaki yağışlar o yılki buğday verimini müspet veya menfi yönde etkilemektedir. Verim üzerinde etkili olan diğer faktörler ise çeşit, gübreleme, bakım, kültürel işlemler vs. dir. Sulu koşullarda ise sulama zamanı, adedi ve verilecek su miktarı da verim üzerine etkilidir.
kaynak:gap.gov.tr
Buğday, tek yıllık bir bitki olup, her türlü iklim ve toprak koşullarında yetişebilecek çok sayıda çok sayıda çeşitlere sahip olması nedeniyle, dünyanın hemen her tarafında yetiştirilmektedir. Buğday gerek dünyada; gerekse ülkemizde en fazla üretilen tarım ürünüdür.
2. İKLİM VE TOPRAK İSTEĞİ
2.1 İklim İsteği:
Buğday genellikle ılık ve serin iklim şartlarında yetişir. Buğday, gelişmenin ilk devrelerinde (çimlenme, kardeşlenme) yüksek sıcaklıktan hoşlanmaz. Sıcaklık 5-10 ºC; nisbi nem %60'ın üstünde olursa bitki normal gelişmesine devam eder. Vegatatif gelişenin ileri devresinde (sapa kalkma) fazla sıcaklık istemez.10-15 ºC'lık sıcaklık, %66 nisbi nem ve az ışık, iyi bir gelişme için uygundur. Buğday yıllık yağışı 350-1150 mm olan iklim bölgelerinde yetişebilmektedir. Kaliteli ve bol ürün yıllık yağışı 500-600 mm olan yerlerde veya toprakta bu nemi sağlayacak sulamalarda alınabilmektedir.
2.2 Toprak İsteği:
Buğday derin, killi, tınlı-killi olan ve yeterli organik maddesi olan fosfor ve kireci bulunan, kumlu tınlı topraklar en iyi buğday topraklarıdır. Toprakta organik madde arttıkça, buğdayın verimi de artar. Besin maddesi yönünden fakir topraklarda kaplıca çeşitleri, orta şartlarda ekmeklik çeşitleri, en iyi şartlarda da makarnalık çeşitleri ekmek daha uygundur.
3.YETİŞTİRME TEKNİĞİ
3.1 Ekim Nöbeti:
Bölgemizde kuru ve sulu koşullarda buğday çeşitli kültür bitkileri ile münavebeye girmektedir.
Kuru koşullarda;
Buğday-Nadas-Buğday
Buğday-Mercimek-Buğday
Buğday-Mercimek-Arpa
Sulu koşullarda;
Buğday-İkinci ürün-Pamuk
Buğday-İkinci ürün-Sebze
Buğday-İkinci ürün-Yem bitkileri
Buğday-İkinci ürün-Pamuk-Arpa-İkinci ürün
Buğday-İkinci ürün-Mercimek-İkinci ürün
(İkinci ürün: Yerfıstığı, Mısır, Susam, Ayçiçeği vs.)
3.2 Çeşit:
Buğday türleri genellikle kaplıca gurubu, makarnalık buğdaylar gurubu, ekmeklik buğdaylar gurubu olmak üzere 3 guruba ayrılır. Kaplıca gurubu altında yetiştirilen buğdaylar daha çok hayvan yemi, kısmen de bulgur olarak kullanılır. Araştırma sonuçlarına göre ekimi önerilen çeşitler:
Sulu koşullarda ekmeklik çeşitlerden Marmara-86, Shom-IV, Kop, Seri 82, Shom II ve Orso; makarnalık çeşitlerden Shom I, Gediz-75, Korifla, Fırat 93, Omrabia, Dicle-74, Balcalı-85 ve Diyarbakır-81 önerilmektedir.
Kuru koşullarda ekmeklik çeşitlerden Marmara-86, Shom-IV, Gönen, Çukurova-86, Kop; makarnalık çeşitlerden Diyarbakır-81, Gediz-75, Dicle-74, Shom-I, Korifla, Balcalı-85 önerilmektedir.
3.3 Toprak Hazırlığı:
3.3.1 Kuru koşullarda;Bölgemizde kuru koşullarda buğday-nadas veya buğday-mercimek ekim nöbeti uygulanmaktadır. Bu nedenle buğday-nadas sisteminde, buğday hasadını müteakip hiçbir toprak işlemesi yapılmadan, ekim sahası kışı geçirdikten sonra, erken ilkbaharda mart ayının ikinci yarısından itibaren toprak uygun tava geldiğinde soklu pullukla sürüm yapılır. Daha sonra sonbaharda diskharrow + tırmık ve tapan çekilerek tohum yatağı hazırlanır. Buğday-Mercimek hasatından sonra toprak gölge tavında iken derim sürüm yapılır. Daha sonra sonbaharda diskharrow + tırmık ve tapan çekilerek tohum yatağı hazırlanmış olur.
3.3.2 Sulu Koşullarda;Sulanan sahalarda buğday genellikle çapa bitkileri ile münavebeye girmektedir. Bu nedenle sonbaharda ön bitki hasatından sonra, bitki kalıntıları temizlenmeli veya uygun alet ekipmanla parçalanmalı, bundan sonra döner kulaklı pullukla derin sürüm yapılıp, toprağa karıştırılmalıdır.
Daha sonra diskharrow ve tırmık çekilerek keseklerin toprağa karıştırılmalıdır. Daha sonra diskharrow ve tırmık çekilerek keseklerin kırılması sağlanır. Kesekler kırıldıktan sonra flot çekilerek, tohum yatağı hazırlanır.
3.4 Ekim:
Buğday ekimi bölgemizde genellikle 15 Ekim-15 Kasım tarihleri arasında yapılmaktadır. Ekimde geç kalınmamalıdır. Aksi halde kışlık buğdaydan da, yazlık buğday gibi düşük verim elde edilmektedir. Onun için günlük ortalama ısının 5-8 ºC etrafında seyrettiği devrede buğday ekimi yapılmalıdır. Kışlık buğdayların 5-8 cm derinlikte ekilmesi verimin artmasında önemli etkendir. Ekime hazır vaziyetine getirilen tohum yatağına kuru koşullarda 15-17 kg/da, sulu koşullarda ise 13-15 kg/da üzerinden mibzerle ekim yapılmalıdır. Ekimden önce tohum mutlaka civalı ilaçlarla ilaçlanmalıdır.
3.5 Gübreleme:
Buğdayda dengeli bir gübreleme yapmak için gübre mutlaka toprak tahlilleri neticesine göre atılmalıdır. Araştırmalar sonucunda; Bölgemizde buğdaya kuru koşullarda 6-8 kg/da N, 9 kg/da P2O5, sulu koşullarda ise 16 kg/da N, 13 kg/da P2O5 karşılığı azotlu ve fosforlu gübre verilmesi önerilmiştir. Azotlu gübrenin ilk yarısı ve fosforlu gübrenin tamamı ekimde, azotun ikinci yarısı ise kardeşlenme başlangıcında uygulanmalıdır. Azotlu gübre toprak yüzeyine, fosforlu gübre mibzerle banda verilmelidir.
3.6 Sulama:
Buğday bitkisinin suya ihtiyaç duyduğu veya en fazla su tükettiği dönemleri sapa kalkma, başaklanma ve süt olum dönemleridir. Sapa kalkma Mart sonu, başaklanma Nisan başı ve süt olumu ise Mayıs başına rastlamaktadır. Buğday öncelikle başaklanma başlangıcı ve süt olumunda olmak üzere iki kez sulanmalıdır. Ancak suyun pahalı ve kıt olduğu yer ve durumlarda, bir defa sulamaya olanak verile biliniyorsa sulama başaklanma başlangıcında yapılmalıdır. Suyun bol olduğu ve kurak geçen mevsimlerde ise sapa kalkma, başaklanma ve süt olumunda olmak üzere 3 defa sulanmalıdır. Eğer buğday ekim mevsiminde çıkış için toprakta yeterli nem yoksa ve mevsim itibariyle kurak geçiyorsa ekimde de sulama yapılmalıdır. Sulamalar toprağın 90 cm derinliği doyuracak şekilde yapılmalıdır. Sulamalara ne zaman su verileceği ise nem kontrol çubukları ile kontrol edilebilir. Basit bir 08-10 luk demir "T" çubuk toprağa bastırılınca 30-40 cm girebiliyorsa sulama yeterlidir. Bu kontrol suyunbulunduğu yerde yapılmalıdır.
3.7 Hastalıkları, Zararları ve Mücadelesi:
3.7.1. Buğday Hastalıkları ve Mücadelesi;Bölgemizde en çok rastlanan buğday hastalıkları; Sürme (kör), pas hastalıkları (sarı pas, kahverengi pas, kara pas), rastık, kök ve boğaz çürüklüğü'dür.
Sürme (kör): Hastalıklı bitkiler sağlamlardan daha kısa boyludur. Daneler yuvarlağa yakın bir şekil alır. Ezilince siyah bir toz kitlesi ile dolu oldukları görülür. Dayanıklı çeşit kullanarak, yazlık ekim yapılarak ve ekim öncesinde tohumlar ilaçlanarak mücadele yapılmaktadır.
Sarı Pas (kınacık): Yapraklar üzerinde sarı, dar, uzunca, birbirine paralel noktalı çizgiler halinde sap ve başakta meydana gelirlerse de genellikle yaprak ve kavuzlarda görülür.
Kahverengi Pas: Sarı pastan sonra görülür. Püstülleri kara pasınkinden koyu, kara pasınkinden daha açıktır. Püstüller dairevi yığınlar meydana getirir.
Kara Pas: En geç görülen pas türüdür. Püstüller rastgele dağılmışlardır. Püstüllerin üzerindeki epidermisin yırtılması ile bariz olarak tanınır. Pas Hastalıklarının Mücadelesi;
-Hastalığa dayanıklı çeşitler kullanmak
-Yabancı ot mücadesi yapmak
-İlaçlı mücadele
Rastık: Hastalıklı buğday, başak çıkarır çıkarmaz görülür. Hastalığa yakalanmış bitkiler sağlamlardan daha kısa ve zayıf olup, genellikle kardeşlenmezler ve erken olgunlaşırlar.
Buğdayın başakları çiçek zamanı siyah bir toz kitlesi hastalık etmeni fungusun sporlarıdır. Bu sporlar rüzgarın etkisiyle etrafa dağılır ve daha sonra geride sadece başak ekseni kalır. Mücadesi;
-Hastalıksız tohum ekilmeli
-Hastalığa dayanıklı çeşitler kullanmak
-Tohum ilaçlaması yapmak
Buğdayda kök ve boğaz çürüklüğü: Daha ziyade buğdaygillere arız olur. Kuru ziraat yapılan bölgelerde kışlık buğdaygillerde daha çok görülür. Alkali topraklarda hastalık daha etkendir. En belirgin başaklanma dönemindedir. Bitki vaktinden erken sararır ve beyazlaşır. Başak dane tutmaz veya daneler cılız kalır. Bazen başak vermeyebilir. Sap, yaprak ve başakta hızlı bir beyazlaşma görülür. Mücadelesi;
-Hastalıksız tohum ekilmeli
-Yeterli miktarda azotlu gübre atmak
-Sürüm ve yaz nadası hastalığı azaltır
-Tohum ilaçlaması
3.7.2 Buğday Zararlıları ve Mücadelesi:
Süne: Toprak renginde, bazen siyah geniş vücutlu, 11-12 mm uzunlukta 7-8 mm genişlikte emici bir böcektir. Yaprakları ve daneyi emer. Mücadelesi; Süne mücadelesi prensip itibariyle 1-3 yaşlı genç nimf döneminde ilaçlama suretiyle yapılmalıdır.
Kımıl: Süneye benzer, ancak vücudu süneye göre dar ve baş iridir. Vücudun üstü esmer, sarı ve hafif açık beneklerle bezenmiştir. 4 halkalı bir hortumu vardır. Buğdayın yapraklarını ve daneyi emer. Mücadelesi; Kışlamış erginlerde, nimf ve yeni nesil erginlerde olmak üzere iki dönemde ilaçlama mücadesi yapılmaktadır.
Ekin Balmumu: Ergini, esmer, kırmızı renkte, kanatları açık kahverengi baş ve thorax esmer veya siyah elytraları kırmızı ortalama 10-15 mm uzunluğunda bir böcektir. Larvaları buğdayın köklerini yiyerek, erginleri ise hububatın süt olum döneminde başaklarda kapçık, kavuz ve daneleri kemirerek zararları olmaktadırlar.Mücadelesi; Ergin çıkışı başladıktan bir hafta sonra m2 de ortalama 14-15 ergin bulunan tarlalarda başlanmalı ve zarar sona erinceye kadar devam edilmelidir. İlaçlı mücadele günün serin saatinde erginler uçuşa başlamadan önce yapılmalıdır.
Ekin Güvesi: Ergin küçük bir kelebektir. Zarara sebep olan larvalar koyu sarı renkli olup, boyları 10 mm kadardır. Larvaları yaprağın içine girerek alt ve üst epidermis arasındaki parankim dokusunu yiyerek tahribat yaparak, bitkinin özümleme yapmasına mani olur.Zarar gören bu kısım dondan zarar görmüş gibi sararır, sonra kurur.Mücadelesi; Larvalar 6 mm ulaştığı zaman ilaçlı mücadelesi yapılmalıdır.
Ekin Kurdu (Zabrus Sp): Pup olmaya yakın devrede larvaları 30-35 mm boyunda olup, beyazımsı renktedir. Başa yakın üst seğmentleri koyu kestane, göğüs kısmı ve ayakları esmer renklidir. Ayaklar kazıcı yapıdadır. Uç kısımlarında tırnaklar yer alır. Erginlerde baş büyük olup, antenleri içindedir. Renkleri kırmızımsı esmerdir. Zararlının boyu 14-16 mm'dir. Zabrus larvaları hububat yapraklarının uçlarını yuvalarına çekerek, bilahare toprak yüzünde yumak şeklinde bir bakiye teşkil eden yaprak sinirleri kalıncaya kadar yemelerine devam ederler. Bir kökten çıkan yaprakları bitirdikten sonra diğerlerine geçerler.Mücadelesi;
-Kültürel tedbirler (münavebe),
-Mihaniki mücadele (Larvaların ilk göründüğü devrede toprağın bastırılması),
-Kimyasal mücadele (Tohum ve satıh ilaçlaması) şeklinde olmalıdır.
Yabancı Otlar: Buğdayda yabancı ot mücadelesi önemlidir. Yabancı ot mücadelesi yapılmayan alanlarda veriminde % 30'a varan azalmalar tespit edilmiştir.
Buğday ekili sahalarda görülen önemli yabancı otlar: Yabani hardal, sarı ot, yabani tere, köygöçüren, yabani fiğler, pelemir, ballı baba, yabani gonca, tilki kuyruğu, sütleğen, peygamber çiçeği, yabani yulaf vb.Mücadelesi; Yabancı otlar 3-5 yapraklı oldukları devrede ilaçlı mücadele yapılmalıdır. Buğdayda ise kardeşlenme ile sapa kalkma devreleri arası en uygun ilaçlama zamanıdır. Münavebe ise yabancı ot kontrolü için en önemli kültürel tedbiridir.
3.8 Hasat, Harman ve Depolanması:
Buğday, biçerdöğer, tırpan ve orakla hasat edilebilir. Hasat zamanının seçiminde dane dökme, hasat edilecek üründe su oranı ve makinaların çalışabilme durumu gözönüne alınmalıdır. Hasat orak ve tırpanla yapılacaksa sarı olum devresi uygundur. Biçerdöğerle yapıldığında biraz daha geç olarak yapılamalıdır. Biçerdöğerle yapılan hasatta dane su oranı %13-15 arasında olmalıdır. Hasat erken yapıldığında saplar henüz nemli olduğundan makinanın çalışması ve danelerin kavuzlardan ayrılması güçleşir. Süt olumunda hasat edilen danalerde 1000 dane ağırlığı düşer ve danelerde çalıklaşma görülür. Geç hasatta ise, özellikle dane dökülmesi fazla olur ve dolayısıyla ürün miktarı düşer. Makarnalık buğdaylar geciktirildiğinde dane parlaklığını kaybeder. Tırpan veya orakla biçilen buğdaylarda harman, harman makinası (batöz) veya dövenle yapılır. Buğday tohumunu yabancı ot tohumlarından, taş veya topraktan arındırmak için selektörden geçirilmelidir. Bu işlem esnasında tohumluk olarak ayrılanlarında ilaçlanması sağlanmış olmaktadır.
Buğdayın depolanması (saklanması): Ambar olarak kullanılacak bina rutubet almayan kuru, havadar ve aydınlık bir yer olmalıdır. Bir ton ürün için en az 1.5 m2 alan hesap edilmelidir. Saklama yerine getirilen buğdayın su oranının %12-14'ün altında bulunması gerekir. Depo için en iyi ısı derecesi +4 ºC dir. Ambara koyulacak buğdayın içerisinde yabancı tohum bulunmaması gerekir, çünkü bunların vereceği yaşlık hububatın kızışmasına neden olur.
4. VERİM VE MALİYET
4.1 Verim:
Bölgemizde kuru koşullarda buğday verimini etkileyen en önemli faktör, yıllık yağışlar ve bunların buğdayın yetişme süresi içerisindeki dağılışıdır. Özellikle Mart ve Nisan aylarındaki yağışlar o yılki buğday verimini müspet veya menfi yönde etkilemektedir. Verim üzerinde etkili olan diğer faktörler ise çeşit, gübreleme, bakım, kültürel işlemler vs. dir. Sulu koşullarda ise sulama zamanı, adedi ve verilecek su miktarı da verim üzerine etkilidir.
kaynak:gap.gov.tr
ARPA YETİŞTİRİCİLİĞİ
1. TANIMI VE TOPRAK İSTEĞİ
Arpa tek yıllık bir uzun gün bitkisidir. Fakat değişik gün uzunluklarına da uyabilir. Arpa, tahıllar içerisinde en çok kardeşlenenlerdendir. Olağan durumda 5 - 8 kardeş verir. Bitki boyu ortalama 35-100 cm kadardır. Başakları ortalama 8 - 15 cm boyunda olup 2, 4 ve 6 sıralıdırlar. Çiçeği kavuz ve kapçık sarar, kavuzlu arpalarda bunlar daneye yapışıktır ve harmanda ayrılmazlar. Danenin ortalama % 10 - 13 kadarı kavuzdur. Dane yapısında % 9 - 13 ham protein, % 67 kadarda karbonhidrat bulunur. Arpa serin iklim tahılları içerisinde buğdaydan sonra en çok ekimi yapılandır.Arpa daha çok hayvan yemi olarak kullanılır. Yem olarak değeri mısırın % 95'i kadardır. Yemlik arpalarda protein oranının fazla olması istenir. Kavuzun fazla olması besleyicilik değerini düşürür.Kullanıldığı önemli alanlardan biri de malt sanayidir. Bira üretimi için gerekli olan malt iki sıralı beyaz arpalardan elde edilmektir. Biralık arpalarda protein oranının düşük olması gereklidir.(% 9 -10.5)Yurdumuzda yetiştirilen arpaların çoğunu biralık arpalar oluşturmaktadır. Tarımsal işlemlerin gereği gibi yapılması durumunda kaliteleri daha da yükselecek ve ihraç etme olanakları da doğacağından, ülkemize döviz getiren tarım ürünlerinden biride arpa olacaktır.
2. İKLİM VE TOPRAK İSTEĞİ
2.1 İklim İsteği:
Arpa, fazla soğuk ve fazla sıcak olmayan, nispi nemi yüksek olan yerlerde iyi gelişir. Sıcaklığı 0 ºC nin altına düşmeyen ve 18 - 20 ºC'nin üzerine çıkmayan, nispi nemi % 70 - 80 olan yerler arpa için çok uygundur.
2.2 Toprak isteği:
Arpa için en uygun topraklar, organik maddece zengin, milli, havalanması ve nemliliği uygun, nötr reaksiyonlu (PH'ı 5 ile 8) topraklardır.
3.YETİŞTİRME TEKNİĞİ
3.1 Ekim Nöbeti:
Bölgemizde buğday gibi arpa da kuru ve sulu koşullarda çeşitli kültür bitkileri ile münavebeye girmektedir. Kuru koşullarda;
Arpa-Nadas-Arpa
Arpa-Mercimek-Buğday-Mercimek
Arpa-Nadas-Buğday-Nadas
Sulu Koşullarda;
Arpa-İkinci ürün-Pamuk
Arpa-İkinci ürün-Sebze
Arpa-İkinci ürün-Pamuk-Buğday-İkinci ürün
Arpa-İkinci ürün-Mercimek-İkinci ürün
(İkinci ürün : Soya, Yerfıstığı, Mısır, Susam, Ayçiçeği vs.)
(Yem Bitkileri : Yonca, Fiğ, Korunga, vs.)
3.2 Çeşit:
Yapılan araştırmalar sonucu;Sulu koşullarda; biralık çeşit ve hatlardan; Clipper (480 kg/da), Er-Alam (506 kg/da), Arupo "S" (473.49 kg/da), Nefia (470.97kg/da), Legia (494.83kg/da), Gold Marker (553 kg/da), yemlik çeşit ve hatlardan; Yeşilköy (571.53kg/da), Beecher / Brigs L (590.95kg/da), Amp-Hc 1905 (548.70kg/da), H2 72 / Brigss (518.35kg/da), Manker (621.27 kg/da)'in bölge koşullarına uyum sağladığı tespit edilmiştir.Kuru koşullarda; Hamidiye 85, Şahin 91, Gem, Kaya gibi çeşitler tavsiye edilmektedir.
3.3 Toprak Hazırlığı:
3.3.1 Kuru Koşullarda; Bölgemizde kuru koşullarda arpa-nadas veya arpa-mercimek ekim nöbeti uygulanmaktadır.Bu nedenle Arpa nadas sisteminde, arpa hasadını müteakip hiçbir toprak işlemesi yapılmadan, ekim sahası kışı geçirdikten sonra, erken ilkbaharda Mart ayının ikinci yarısından itibaren toprak uygun tava geldiğinde soklu pullukla derin sürüm yapılır.Daha sonra sonbaharda diskharrow + tırmık ve tapan çekilerek tohum yatağı hazırlanır. Arpa-Mercimek ekim nöbetinde ise; mercimek hasadından sonra toprak gölge tavındayken derin sürüm yapılır. Daha sonra sonbaharda diskharrow + tırmık ve tapan çekilerek tohum yatağı hazırlanmış olur.
3.3.2 Sulu koşullarda; Sulanan sahalarda arpa genellikle çapa bitkileri ile (pamuk, sebze, mısır, yerfıstığı, soya vb.) münavebeye girmektedir. Bu nedenle sonbaharda ön bitki hasadından sonra, bitki kalıntıları temizlenmeli veya uygun alet ekipmanla parçalanmalı, bundan sonra döner kulaklı pullukla derin sürüm yapılıp, toprağa karıştırılmalıdır. Daha sonra diskharrow ve tırmık çekilerek keseklerin kırılması sağlanır. Kesekler kırıldıktan sonra orta ağırlıkta bir tapan çekilerek, tohum yatağı hazırlanır.
3.4 Ekim:
Ekim mibzerle yapılmalıdır. Ekim derinliği, çimlenme için yeter nemi ve havalanmayı sağlayacak düzeyde ayarlanır. Genellikle kışlıklarda ekim derinliği 4 - 6 cm, yazlık ekimlerde 3 - 4 cm olmalı ve m2' ye kışlık ekimlerde 300 - 350 tane, yazlık ekimlerde 350 - 400 tane tohum düşecek şekilde hesaplanmalıdır. Bu ise kuru koşullarda 14 - 16 kg/da, sulu koşullarda ise 12 - 14 kg/da arasında değişebilir (Tohumun 1000 dane ağırlığına göre). Ekim kardeşlenmenin yüksek olduğu taban ve sulu arazilerde daha seyrek yapılabilir.
3.5 Gübreleme:
Arpa gübreleme genelde buğday gibidir. Kuru koşullarda 5 - 6 kg/da N, 7 - 9 kg/da P2O5, sulu koşullarda ise 12 - 14 kg/da N, 10 - 12 kg/da P2O5, karşılığı azotlu ve fosforlu gübre uygulanmalıdır. Fosforlu gübrenin tamamı ekim esnasında mibzerle banta, azotlu gübrenin yarısı ekimde, yarısı da kardeşlenme başlangıcında toprak yüzüne serpilmek suretiyle verilmelidir.
3.6 Sulama:
Arpanın su ihtiyacı buğday kadar olmamakla beraber, bol verim ve kaliteli ürün için yeterli miktarda da toprak emine ihtiyaç vardır. Arpada sulama yapılacaksa birinci su sapa kalkma ikinci su süt olumu devresinde olmak üzere iki su verilir. Tek su verilecek ise süt olum devresinde tatbik edilmelidir. Sulamada tatbik edilecek husus bitkinin gelişme devresinde, yağışların yeterli olmadığı dönemlerde arpanın toprakta ihtiyacı olan suyun, sulama suyu ile karşılanmasıdır.
3.7 Hastalıkları, Zararlıları ve Mücadelesi:
3.7.1 Hastalıkları;
Arpa Kapalı Rastığı: Mantari bir hastalıktır. Buğday sürmesine benzer. Hasta bitkinin daneleri katı ve siyah rastık parçaları olur. Ekimden önce tohumlar civalı ilaçlarla ilaçlanmalıdır.
Arpa Açık Rastığı: Mantari bir hastalıktır. Hasta bitkinin başakları siyah bir toz kitlesi durumundadır. İlaçlı mücadelesi yoktur. Dayanıklı çeşitler ekilmeli ve ekim nöbeti uygulanmalıdır.
3.7.2 Zararlıları;
Yabancı Otlar: Buğdayda zararlı olan yabancı otlar, arpada da verim düşüklüğüne sebep olur. Yabancı otlarların 3 - 5 yapraklı olduğu devrede yabancı ot mücadelesi yapılmalıdır.
3.8 Hasat, Harman ve Depolanması:
Arpada hasadı geciktirmek hem verimi arttırır, hem de su oranının düşmesini sağlar. İyice kurumadan hasat edilmiş arpa ürününde kavuzlar kolayca renk atar, kalite düşer. Hasat tırpan veya orakla yapılıyorsa, kırılmasını önlemek için, hasada sabahın erken saatlerinde çiğli havada girilmelidir.En iyi hasat biçerdöverle yapılanıdır. Bu taktirde tam olumu fazla geciktirmemelidir. Biçerdöverle hasatta özellikle biralık arpalarda danenin kırılmaması için, biçerdöver ayarı önem kazanmaktadır. Arpanın depolanmasında ambar olarak kullanılacak bina rutubet almayan kuru, havadar ve aydınlık bir yer olmalıdır. Depoya getirilen arpanın su oranının %12 - 14 altında olması gerekmektedir. Deponun ısısı ise +4ºC civarında olmalıdır. Ambara konulacak arpa içerisinde, kızışmaya sebep olmaması için yabancı tohum bulunmamalıdır.
kaynak:gap.gov.tr
Arpa tek yıllık bir uzun gün bitkisidir. Fakat değişik gün uzunluklarına da uyabilir. Arpa, tahıllar içerisinde en çok kardeşlenenlerdendir. Olağan durumda 5 - 8 kardeş verir. Bitki boyu ortalama 35-100 cm kadardır. Başakları ortalama 8 - 15 cm boyunda olup 2, 4 ve 6 sıralıdırlar. Çiçeği kavuz ve kapçık sarar, kavuzlu arpalarda bunlar daneye yapışıktır ve harmanda ayrılmazlar. Danenin ortalama % 10 - 13 kadarı kavuzdur. Dane yapısında % 9 - 13 ham protein, % 67 kadarda karbonhidrat bulunur. Arpa serin iklim tahılları içerisinde buğdaydan sonra en çok ekimi yapılandır.Arpa daha çok hayvan yemi olarak kullanılır. Yem olarak değeri mısırın % 95'i kadardır. Yemlik arpalarda protein oranının fazla olması istenir. Kavuzun fazla olması besleyicilik değerini düşürür.Kullanıldığı önemli alanlardan biri de malt sanayidir. Bira üretimi için gerekli olan malt iki sıralı beyaz arpalardan elde edilmektir. Biralık arpalarda protein oranının düşük olması gereklidir.(% 9 -10.5)Yurdumuzda yetiştirilen arpaların çoğunu biralık arpalar oluşturmaktadır. Tarımsal işlemlerin gereği gibi yapılması durumunda kaliteleri daha da yükselecek ve ihraç etme olanakları da doğacağından, ülkemize döviz getiren tarım ürünlerinden biride arpa olacaktır.
2. İKLİM VE TOPRAK İSTEĞİ
2.1 İklim İsteği:
Arpa, fazla soğuk ve fazla sıcak olmayan, nispi nemi yüksek olan yerlerde iyi gelişir. Sıcaklığı 0 ºC nin altına düşmeyen ve 18 - 20 ºC'nin üzerine çıkmayan, nispi nemi % 70 - 80 olan yerler arpa için çok uygundur.
2.2 Toprak isteği:
Arpa için en uygun topraklar, organik maddece zengin, milli, havalanması ve nemliliği uygun, nötr reaksiyonlu (PH'ı 5 ile 8) topraklardır.
3.YETİŞTİRME TEKNİĞİ
3.1 Ekim Nöbeti:
Bölgemizde buğday gibi arpa da kuru ve sulu koşullarda çeşitli kültür bitkileri ile münavebeye girmektedir. Kuru koşullarda;
Arpa-Nadas-Arpa
Arpa-Mercimek-Buğday-Mercimek
Arpa-Nadas-Buğday-Nadas
Sulu Koşullarda;
Arpa-İkinci ürün-Pamuk
Arpa-İkinci ürün-Sebze
Arpa-İkinci ürün-Pamuk-Buğday-İkinci ürün
Arpa-İkinci ürün-Mercimek-İkinci ürün
(İkinci ürün : Soya, Yerfıstığı, Mısır, Susam, Ayçiçeği vs.)
(Yem Bitkileri : Yonca, Fiğ, Korunga, vs.)
3.2 Çeşit:
Yapılan araştırmalar sonucu;Sulu koşullarda; biralık çeşit ve hatlardan; Clipper (480 kg/da), Er-Alam (506 kg/da), Arupo "S" (473.49 kg/da), Nefia (470.97kg/da), Legia (494.83kg/da), Gold Marker (553 kg/da), yemlik çeşit ve hatlardan; Yeşilköy (571.53kg/da), Beecher / Brigs L (590.95kg/da), Amp-Hc 1905 (548.70kg/da), H2 72 / Brigss (518.35kg/da), Manker (621.27 kg/da)'in bölge koşullarına uyum sağladığı tespit edilmiştir.Kuru koşullarda; Hamidiye 85, Şahin 91, Gem, Kaya gibi çeşitler tavsiye edilmektedir.
3.3 Toprak Hazırlığı:
3.3.1 Kuru Koşullarda; Bölgemizde kuru koşullarda arpa-nadas veya arpa-mercimek ekim nöbeti uygulanmaktadır.Bu nedenle Arpa nadas sisteminde, arpa hasadını müteakip hiçbir toprak işlemesi yapılmadan, ekim sahası kışı geçirdikten sonra, erken ilkbaharda Mart ayının ikinci yarısından itibaren toprak uygun tava geldiğinde soklu pullukla derin sürüm yapılır.Daha sonra sonbaharda diskharrow + tırmık ve tapan çekilerek tohum yatağı hazırlanır. Arpa-Mercimek ekim nöbetinde ise; mercimek hasadından sonra toprak gölge tavındayken derin sürüm yapılır. Daha sonra sonbaharda diskharrow + tırmık ve tapan çekilerek tohum yatağı hazırlanmış olur.
3.3.2 Sulu koşullarda; Sulanan sahalarda arpa genellikle çapa bitkileri ile (pamuk, sebze, mısır, yerfıstığı, soya vb.) münavebeye girmektedir. Bu nedenle sonbaharda ön bitki hasadından sonra, bitki kalıntıları temizlenmeli veya uygun alet ekipmanla parçalanmalı, bundan sonra döner kulaklı pullukla derin sürüm yapılıp, toprağa karıştırılmalıdır. Daha sonra diskharrow ve tırmık çekilerek keseklerin kırılması sağlanır. Kesekler kırıldıktan sonra orta ağırlıkta bir tapan çekilerek, tohum yatağı hazırlanır.
3.4 Ekim:
Ekim mibzerle yapılmalıdır. Ekim derinliği, çimlenme için yeter nemi ve havalanmayı sağlayacak düzeyde ayarlanır. Genellikle kışlıklarda ekim derinliği 4 - 6 cm, yazlık ekimlerde 3 - 4 cm olmalı ve m2' ye kışlık ekimlerde 300 - 350 tane, yazlık ekimlerde 350 - 400 tane tohum düşecek şekilde hesaplanmalıdır. Bu ise kuru koşullarda 14 - 16 kg/da, sulu koşullarda ise 12 - 14 kg/da arasında değişebilir (Tohumun 1000 dane ağırlığına göre). Ekim kardeşlenmenin yüksek olduğu taban ve sulu arazilerde daha seyrek yapılabilir.
3.5 Gübreleme:
Arpa gübreleme genelde buğday gibidir. Kuru koşullarda 5 - 6 kg/da N, 7 - 9 kg/da P2O5, sulu koşullarda ise 12 - 14 kg/da N, 10 - 12 kg/da P2O5, karşılığı azotlu ve fosforlu gübre uygulanmalıdır. Fosforlu gübrenin tamamı ekim esnasında mibzerle banta, azotlu gübrenin yarısı ekimde, yarısı da kardeşlenme başlangıcında toprak yüzüne serpilmek suretiyle verilmelidir.
3.6 Sulama:
Arpanın su ihtiyacı buğday kadar olmamakla beraber, bol verim ve kaliteli ürün için yeterli miktarda da toprak emine ihtiyaç vardır. Arpada sulama yapılacaksa birinci su sapa kalkma ikinci su süt olumu devresinde olmak üzere iki su verilir. Tek su verilecek ise süt olum devresinde tatbik edilmelidir. Sulamada tatbik edilecek husus bitkinin gelişme devresinde, yağışların yeterli olmadığı dönemlerde arpanın toprakta ihtiyacı olan suyun, sulama suyu ile karşılanmasıdır.
3.7 Hastalıkları, Zararlıları ve Mücadelesi:
3.7.1 Hastalıkları;
Arpa Kapalı Rastığı: Mantari bir hastalıktır. Buğday sürmesine benzer. Hasta bitkinin daneleri katı ve siyah rastık parçaları olur. Ekimden önce tohumlar civalı ilaçlarla ilaçlanmalıdır.
Arpa Açık Rastığı: Mantari bir hastalıktır. Hasta bitkinin başakları siyah bir toz kitlesi durumundadır. İlaçlı mücadelesi yoktur. Dayanıklı çeşitler ekilmeli ve ekim nöbeti uygulanmalıdır.
3.7.2 Zararlıları;
Yabancı Otlar: Buğdayda zararlı olan yabancı otlar, arpada da verim düşüklüğüne sebep olur. Yabancı otlarların 3 - 5 yapraklı olduğu devrede yabancı ot mücadelesi yapılmalıdır.
3.8 Hasat, Harman ve Depolanması:
Arpada hasadı geciktirmek hem verimi arttırır, hem de su oranının düşmesini sağlar. İyice kurumadan hasat edilmiş arpa ürününde kavuzlar kolayca renk atar, kalite düşer. Hasat tırpan veya orakla yapılıyorsa, kırılmasını önlemek için, hasada sabahın erken saatlerinde çiğli havada girilmelidir.En iyi hasat biçerdöverle yapılanıdır. Bu taktirde tam olumu fazla geciktirmemelidir. Biçerdöverle hasatta özellikle biralık arpalarda danenin kırılmaması için, biçerdöver ayarı önem kazanmaktadır. Arpanın depolanmasında ambar olarak kullanılacak bina rutubet almayan kuru, havadar ve aydınlık bir yer olmalıdır. Depoya getirilen arpanın su oranının %12 - 14 altında olması gerekmektedir. Deponun ısısı ise +4ºC civarında olmalıdır. Ambara konulacak arpa içerisinde, kızışmaya sebep olmaması için yabancı tohum bulunmamalıdır.
kaynak:gap.gov.tr
NAR YETİŞTİRİCİLİĞİ
1. GİRİŞ
Nar çok yıllık, çalı formunda, çok kuvvetli bir kök sistemine sahip, çok gövdeli, çok sık dallı, erkek-dişi ve erdişi çiçekler bulunan, meyvesi iri, küresel, üstten hafif basık olan bir ılıman iklim bitkisidir. Nar, C vitamini, demir ve potasyum yönünden zengin sayılır. Tatlı, mayhoş, ekşi gibi çeşitlere göre değişen tat ve renk durumu görülür.
Nar, ülkemizin ve diğer ülkelerde çok eski zamanlardan beri tanınmasına rağmen son zamanlarda yetiştirme tekniği depolama ve taşıma alanlarında yapılan çalışmalar sonucu fazla tanınan, üretimi, tüketimi ve ticareti artan bir meyve durumuna gelmiştir.
Nar bitkisinin oldukça geniş bir adaptasyon kabiliyeti vardır. Genelde, tropik ve suptropik iklim bitkisi olmasına rağmen, -10 oC'ye kadar ki düşük sıcaklıklara dayanabilmektedir. Türkiye meyveciliğinde ve dış ticaretinde önemli yeri olan nar, çeşitli iklim ve toprak koşullarında yetişebilen, bakımı kolay, iç ve dış pazarlarda iyi fiyat bulan, uzun süre ağaçta kalabilen ve depoda muhafaza edilebilen bir meyve türüdür.
Ülkemizin bir bölümü narın anavatanı içinde bulunmakta ve üretimi yapılmaktadır. Özellikle GAP Projesinin sona ermesiyle ve sulama imkanlarının artmasıyla bölgemizde daha büyük kapasite oluşacaktır. Türkiye ortalaması olarak ağaç başına verim yaklaşık 23 kg'dır.
2. İKLİM VE TOPRAK İSTEĞİ
2.1 İklim İsteği
Nar, genel olarak sıcak, kurak ve uzun bir yaz periyodu, ılık ve yağışlı bir kış, nar yetiştiriciliği için uygundur. Bu nedenle geniş bir adaptasyon yeteneğine sahiptir.Narın çiçeklenmesi için oldukça yüksek sıcaklık toplamına ihtiyaç vardır. Sıcaklık toplamı yetersiz olduğunda ticari meyve alınamamaktadır.Narlar, ılıman iklim bölgelerinde -10 oC'ye kadar dayanabilmekte ve geç çiçek açtıklarından ilkbahar donlarından zarar görmezler. Ancak geç olgunlaşan çeşitlerde sonbahar erken donlarından etkilenebilmektedir.
Nar yetiştiriciliğinde yıllık ortalama 500 mm lik yağış yeterli olmakla beraber bu yağışların ve ilkbaharda düşmesi istenmektedir. Bu bakımdan da bölgemiz için iklim bakımından önerilebilecek bir meyvedir. Çünkü yaz yağışları meyve kalitesini bozmakta, olgunluğa yakın dönemde yağan yağmurlar meyve kabuğunu çatlatmakta olup, bu zamanda sulamada kesilmelidir. Meyve oluşumu döneminde kuru hava koşulları en kaliteli meyvenin oluşmasını sağlayarak pazar değerini arttırmaktadır. Nar bir güneş bitkisidir, bahçe tesisinde ve yeterli ışıklanma koşullarına dikkat edilmelidir.
2.2 Toprak İsteği
Nar toprak yönünden pek seçici değildir. Özellikle silisli, çakıllı, kumlu, kireçli, killi ve ağır killi gibi çeşitli toprak tiplerinde nar yetiştiricili yapılabilmektedir. Alkali ve asit topraklarda yetişir. Tuzluluğa orta derecede dayanıklıdır. Bazı meyvelerin aksine aşırı toprak nemine dayandığı bulunmuştur. Narda optimal gelişme, kuru ve sıcak hava koşullarına karşılık derin geçirgen nemli ve serin topraklarda görülmektedir.
3. YETİŞTİRME TEKNİĞİ
3.1 Çeşit
Nar yetiştiriciliğinde, çeşit seçimi çok önemlidir.Çeşitlerin o bölgeye adapte olmuş o yörenin iklimine, hastalıklara dayanıklı, verimi iyi, meyveleri insanların göz zevkine ve damak tadına uygun ve taşımaya dayanıklı olmalıdır.Çeşit seçiminde ticari amacına göre sofralık yada endüstri çeşitlerinin yetiştirilmesine karar verilmelidir.Ayrıca, bu çeşitlerin meyvelerinde irilik, kabuk rengi ve kalınlığı, dane rengi, yumuşak çekirdeklilik, sululuk gibi özellikleri ihtiyaca cevap verebilmelidir. Yurt içinde sevilen nar çeşitleri hafif mayhoş veya tatlı çekirdeksiz ve iri meyveli olanlardır. Avrupa ya ihracat için özellikle kabuk ve dane rengi kırmızı ve mayhoş çeşitler seçilmelidir. Arap ülkelerine ihracat için ise tatlı narlar tercih edilmelidir. Ayrıca nar suyu veya nar ekşisi elde etmek için yine kırmızı daneli ve ekşi mayhoş narlar seçilir.
GAP/BKİB'nın Şanlıurfa Koruklu Tarımsal Araştırma İstasyonunda yaptırmış olduğu denemeler sonucunda Bölge koşullarına uygun en verimli çeşitler; 0l N 03 Fellahyemez II (51.5 kg/ağaç), 2/3 Japon narı (40.4 kg/ağaç), 33 N 26 Çekirdeksiz VI (37.0 kg/ağaç), 26/3 Çekirdeksiz (36.7 kg/ağaç), 33 N 24 Bey narı (30 kg/ağaç)‚ Suruç (29.8 kg/ağaç ) ve 07 N 08 Hicaz narı (28.1 kg/ağaç) olarak belirlenmiştir.
Şanlıurfa Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsünün yapmış olduğu çalışmalarda da 07 N 08 (Hicaz nar, Antalya), 07 N l4 (Mayhoş IV, Alanya), 33 N l6 (Silifke aşısı, Silifke), 33 N 24 gibi seleksiyon çeşitlerinde Bölge için ümit var bulunmuştur.
Ayrıca, bölgemizde yetişen yerli çeşitlerimizde mevcuttur. Bunlardan Nizip narı iri, tatlı ve kırmızı renkli olup ihraç çeşidimizdir.
3.2 Bahçe Tesisi
Bahçe yerinin tespiti, toprağın nar yetiştiriciliğine uygunluğuna bakıldıktan sonra tesviyesi yapılmalı. Esas olarak toprak hazırlığı, yaz aylarında pulluk tabanını kırmak için dipkazan çekilir.
Sonra pullukla derin sürüm yapılır. Sonbaharda 40-60 cm derinlik ve çapta dikim çukurları açılır.Üst toprağa yanmış çiftlik gübresi karıştırılarak çukurlar bu karışımla doldurulur, yabancı otlar temizlenir. Toprak dikime hazırlanır.Narlarda dikim aralıkları 2 m ile 6 m arasında değişmektedir. Ama kapama nar bahçelerinde en yaygın olarak kullanılan dikim aralıkları 2.5 x 4 veya 3 x 4 m dir. Sıralar genellikle kuzey -güney doğrultusunda olmalıdır. Böylece bahçenin havalanma ve güneşlenmesi daha iyi olacaktır. Nar bahçesi, doğrudan çelikle yada köklü fidanlarla kurulabilir. Ancak, çeliklerin doğrudan bahçeye dikilmesi çeşitli bakım güçlükleri ve verim kayıplarına yol açacağından nar çeliklerinin bir fidanlık parselinde köklendirilip bir yıl süreyle burada bakımları sağlandıktan sonra boylama yapılarak bahçeye dikilmeleri daha uygun olur.Nar fidanları sonbaharda yaprak dökümünden başlayarak kış ayları boyunca ve erken ilkbaharda dikilebilir. Kışları çok soğuk geçmeyen bölgelerde sonbahar dikimi daha yararlıdır. Dikim yapılırken fidanın çelik kısmında tırnak kalmışsa kesilir. Zayıf sürgünler alınır, çok uzun kökler kısaltılır. Sürgünün 50-60 cm den tepesi alınır. Sürgün bu kadar boy almamış, zayıf gelişmişse dikimden hemen sonra 2-3 göz üzerinden kesilerek gelecek yıl için kuvvetli sürgün oluşumu sağlanır. Sonra daha önce toprak - gübre karışımı doldurulmuş çukurdan fidanın çelik kısmının tamamı toprak içinde kalacak kadar karışım alınır. Fidan buraya yerleştirilerek tekrar aynı toprak gübre karışımı doldurulur. Fidan diplerindeki toprak ayakla iyice bastırılır. Can suyu vermek üzere etrafına küçük bir çanak yapılır. Çok rüzgarlı bölgelerde karşılıklı iki herek çapraz olarak fidana yaklaştırılarak bağlanır. İyi bir nar fidanında kök sistemi kuvvetli teşkil etmiş olmalıdır.Son olarak hazırlanan çanaklara en az yirmişer lt. can suyu verilerek dikim tamamlanır, toprak ıslak ve hava yağmurlu da olsa bu can suyu verilmelidir.
3.3 Gübreleme
Narların gübrelenmesi konusunda yapılan araştırmada, organik gübrelerin gelişme, verim ve kaliteye çok önemli etkisi bulunmuştur. Narlara verilecek çiftlik gübresi iyi yanmış olmalı ve dekara 2-3 ton sonbahar-kış aylarında bütün bahçeye kaplayacak şekilde verilmeli ve çapa ile toprağa karıştırılmalıdır. Nar için yeşil gübreleme yapılması da yararlı sonuçlar verir. Bunun için bakla, fiğ gibi bitkiler nar bahçesinin tamamına ekilir. Ekimi yapılan bitkilerin çiçeklenme dönemlerinde bahçe sürülerek toprağa karışımı sağlanır. Bu bitkilerin toprağı azotça zenginleştirmesi bakımından da yararları vardır.Azot nar için oldukça önemlidir. Sürgün gelişimi ve meyve büyümesi için azotlu gübre kullanımı şarttır. İlk yıllarda ağaç başına 50 - l00 gr saf azot (amonyum sülfat) olarak (250 - 500 gr) verilmesi yararlı sonuçlar vermektedir.Tam verime geçtikten sonra bu miktar ağaç başına 200 - 300 gr (amonyum sülfat) olarak, (l - l,5 kg) çıkarılmalıdır.Azotlu gübreler erken ilkbahar ve yaz aylarında olmak üzere 2 defa verilir. Yukarıda belirtilen miktarın 2/3 ü mart ayında l/3 ü ise haziran-temmuz aylarında verilmelidir. Gübrelemeden sonra ağaç hemen sulanmalı, sulamayacaksa çapa ile toprağa karıştırılmalıdır.
Fosforlu gübreler ise narın çiçeklenme, meyve tutumu ve kök gelişmesiyle ilgilidir. Narların fosfor ihtiyacı tam verim çağında l00-200 gr saf fosfor (trible süper fosfat) olarak yaklaşık (250 - 500 gr) olarak belirlenmiştir. Fosforlu gübreler kış aylarında dal uçlarının ulaştığı bölgelerde 20 - 30 cm derinlikte ağaç çevresinde açılan 4 - 6 adet çukura verilerek üzeri kapatılır.Organik gübrelerde olduğu gibi ticari gübrelerin uygulanmasında da toprağın fiziksel ve kimyasal yapısı ağacın durumu iyi gözlenmeli, toprak ve yaprak analizi yaptırdıktan sonra gübre uygulamasının yapılması en ideal durumdur.
3.4 Sulama
Nar genelde nemli ve serin toprak şartları istemektedir. Bu nedenle yağışların yeterli olmadığı her dönemde narlarda sulama şarttır. Sulamanın az ve sık sık yapılması uygundur. Genel olarak şubat - mart aylarında odun gözlerinin sürmesinden eylül - ekim aylarında meyve oluşumuna kadar sürekli olarak toprak nemi sağlamak gerekmektedir.Özellikle odun gözlerinin sürmesi çiçek tomurcuklarının görülmesi tohum bağlaması, meyve gelişimi olmak üzere 3 dönemde yeterli toprak nemi mutlaka sağlanmalıdır. Bahçenin toprak yapısına göre belirli sulama aralığı (7-10 gün) belirlenip bu aralıklarda sulama yapılmalı ancak, yaz aylarında sulama sıklığı ve miktarı artırılabilir. Meyvelerin son olgunlaşma döneminde hasattan 10-15 gün önce sulamaya son verilmeli aksi halde narlarda büyük sorun olan kabuk çatlamalarını görürüz. Nar bahçeleri genel olarak çanak usulü sulanır. Mümkün ise modern sulama sistemlerinden olan damla sulama, alttan sulama, sızdırma usulü sulama sistemleri uygulanmalıdır. Bu sistemlerin ilk yatırım giderleri fazladır. Uzun müddet de işçiliksiz ekonomik az su kullanımı gibi büyük faydalar sağlamaktadır.
3.5 Bakım
3.5.1 Toprak İşleme:Genç nar bahçelerinde ilk yıllar derin toprak işleme aletleriyle iki yönlü sürüm yapılır. Daha sonraki yıllarda iş genişliği az dar olan bahçe traktörleriyle ve diskli tırmık rotovatör, kazayağı gibi toprağı yüzlek işleyen aletlerle sürüm yapılabilir. Ağaç dipleri gerekirse el aletleriyle çapalanabilir. Yabani ot kontrolünde istenirse ot öldürücü ilaçlarda kullanılabilir.
3.5.2 Budama:Şekil budaması; ilk 2-3 yıl içinde ağaçlar verime yatmadan yapılır. Dikimden sonra dipten çıkan kuvvetli 3-4 sürgün ana gövde olarak seçilir ve tepeleri 50-60 cm kesilerek alçak taçlanmaları sağlanır. Ana gövdelerden çıkan birinci ve ikinci dallarda da 2.-3. yıllarda tepe alma yapılarak taç teşkili tamamlanır.
Verim Budaması; Narlar genel olarak 2. ve 3. yıllardan itibaren meyve vermektedirler. Narlar verime yattıktan sonra meyve verecek dallarda uç alma yapılmamalıdır. Bu dönemde seçilen 3, 4 gövde dışında çıkan dip sürgünlerin sürekli olarak temizlenmesi sağlanmalıdır. Ayrıca taç kısmında görülen obur dallar dipten kesilmeli taç teşkili için gerekirse uç alınarak dallanması sağlanır. Sık taç meydana gelmiş ise güneşlenme ve havalanmayı sağlamak için genel bir seyreltme yapılmalıdır. Bu işlem yapılırken zayıf, kurumuş, hastalıklı dallar öncelikle seçilmelidir. Geliştirme Budaması; Narlar çeşitli şartlara göre değişmek üzere ortalama 20 - 30 yaşlarında verimden düşerler. Ancak kök boğazından yeni çıkan sürgünlerle nar l00 yılı aşkın bir süre verimliliğini sürdürebilir. Bu durumda yaşlı gövdeler dipten kesilerek yeni sürgünlerin oluşumu teşvik edilir. Bu sürgünlerle aynı yollarla yeni gövdeler teşkil edilerek ağaç gençleştirilir. İstenirse gençleştirme işlemi her yıl her ağaçtan l-2 gövde kesilerek kademeli olarak yapılır. Böylece bahçeden kesintisiz olarak ürün alınmasına devam edilebilir.
3.6 Hastalıkları, Zararlıları ve Mücadelesi
Narlarda görülen en önemli hastalık bazı mantarların meyvelerde çürümelere yol açmasıdır. Buda bazı klasik kültürel işlemler ile hastalıklar önemli ölçüde önlenmektedir.Gerektiğinde olgunluğa yakın bir dönemde yapılan fungusit uygulaması depolanacak meyvelerin uzun süre çürümelerini önlemektedir. Narların en önemli zararlıları sıçanlar olup, özellikle tatlı narlarda ve olgunluğa yakın dönemlerde zarar vermektedirler. Diğer zararlılarda yaprak bitleri, nar beyaz sineği, unlu bit, kabuklu bitler, kırmızı örümcekler, Akdeniz meyve sineği, nar içi kurdu, toprak altı zararlıları gibi genel zararlılarda narlarda etkili olmaktadır
3.7 Hasat Ambalajlama ve Depolanması
3.7.1 Hasat
Nar hasatı, çeşitlere ve bölgelere göre değişmekle birlikte genellikle ağustos sonunda başlar kasım ortalarına kadar devam eder. Nar uzun çiçeklenme dönemi nedeniyle olgunlaşması farklı zamanlarda olur. Bu yüzden nar hasadının 2-3 defada yapılması gerekir. Hasat sonbahar erken donlarından ve yağışlardan önce bitirilmeli ve meyveler üzerinde 1-2 mm uzunluğunda sap kalacak şekilde makasla yapılmalıdır. Özellikle hasat esnasında meyveleri yere düşürmekten ve darbelerden korunması meyve çürümesini önleyeceğinden dolayı kaliteyi arttırır. Ayrıca kasalara iki sıradan fazla meyve dizilmemelidir.
3.7.2 Ambalajlama
Narların ambalajlanması pazarlama açısından oldukça önemlidir. Meyvelerin seçimi, boylanması ve paketlenmesi pazar açısından özellikle ihracatta önem arz etmektedir. Narların seçme ve boylamasının elle yapılması daha uygun olup meyveler birbirine değmeyecek şekilde paketlenmesine dikkat etmek gerekmektedir.
3.7.3 Depolama
Narlar meyve kabuğunun özel yapısı dolayısıyla çeşitli koşullarda 4 - 6 ay süreyle depolanabilmektedir.Narlar depolanmaya çok uygun olduğundan ve kışın fiyatının 2-3 kat arttığından oldukça karlı, iyi bir yatırımdır.Narların depolanmasında en emin ve en az kayıpla ulaşılacak başarı ek masraflara rağmen modern soğuk hava depolarıdır. Sıcaklık ve nisbi nemi ayarlanabilen bu depolarda 1-2 o C'de %85-90 nisbi nemle meyveler muhafaza edilebilirler.
Kaynak:gap.gov.tr
Nar çok yıllık, çalı formunda, çok kuvvetli bir kök sistemine sahip, çok gövdeli, çok sık dallı, erkek-dişi ve erdişi çiçekler bulunan, meyvesi iri, küresel, üstten hafif basık olan bir ılıman iklim bitkisidir. Nar, C vitamini, demir ve potasyum yönünden zengin sayılır. Tatlı, mayhoş, ekşi gibi çeşitlere göre değişen tat ve renk durumu görülür.
Nar, ülkemizin ve diğer ülkelerde çok eski zamanlardan beri tanınmasına rağmen son zamanlarda yetiştirme tekniği depolama ve taşıma alanlarında yapılan çalışmalar sonucu fazla tanınan, üretimi, tüketimi ve ticareti artan bir meyve durumuna gelmiştir.
Nar bitkisinin oldukça geniş bir adaptasyon kabiliyeti vardır. Genelde, tropik ve suptropik iklim bitkisi olmasına rağmen, -10 oC'ye kadar ki düşük sıcaklıklara dayanabilmektedir. Türkiye meyveciliğinde ve dış ticaretinde önemli yeri olan nar, çeşitli iklim ve toprak koşullarında yetişebilen, bakımı kolay, iç ve dış pazarlarda iyi fiyat bulan, uzun süre ağaçta kalabilen ve depoda muhafaza edilebilen bir meyve türüdür.
Ülkemizin bir bölümü narın anavatanı içinde bulunmakta ve üretimi yapılmaktadır. Özellikle GAP Projesinin sona ermesiyle ve sulama imkanlarının artmasıyla bölgemizde daha büyük kapasite oluşacaktır. Türkiye ortalaması olarak ağaç başına verim yaklaşık 23 kg'dır.
2. İKLİM VE TOPRAK İSTEĞİ
2.1 İklim İsteği
Nar, genel olarak sıcak, kurak ve uzun bir yaz periyodu, ılık ve yağışlı bir kış, nar yetiştiriciliği için uygundur. Bu nedenle geniş bir adaptasyon yeteneğine sahiptir.Narın çiçeklenmesi için oldukça yüksek sıcaklık toplamına ihtiyaç vardır. Sıcaklık toplamı yetersiz olduğunda ticari meyve alınamamaktadır.Narlar, ılıman iklim bölgelerinde -10 oC'ye kadar dayanabilmekte ve geç çiçek açtıklarından ilkbahar donlarından zarar görmezler. Ancak geç olgunlaşan çeşitlerde sonbahar erken donlarından etkilenebilmektedir.
Nar yetiştiriciliğinde yıllık ortalama 500 mm lik yağış yeterli olmakla beraber bu yağışların ve ilkbaharda düşmesi istenmektedir. Bu bakımdan da bölgemiz için iklim bakımından önerilebilecek bir meyvedir. Çünkü yaz yağışları meyve kalitesini bozmakta, olgunluğa yakın dönemde yağan yağmurlar meyve kabuğunu çatlatmakta olup, bu zamanda sulamada kesilmelidir. Meyve oluşumu döneminde kuru hava koşulları en kaliteli meyvenin oluşmasını sağlayarak pazar değerini arttırmaktadır. Nar bir güneş bitkisidir, bahçe tesisinde ve yeterli ışıklanma koşullarına dikkat edilmelidir.
2.2 Toprak İsteği
Nar toprak yönünden pek seçici değildir. Özellikle silisli, çakıllı, kumlu, kireçli, killi ve ağır killi gibi çeşitli toprak tiplerinde nar yetiştiricili yapılabilmektedir. Alkali ve asit topraklarda yetişir. Tuzluluğa orta derecede dayanıklıdır. Bazı meyvelerin aksine aşırı toprak nemine dayandığı bulunmuştur. Narda optimal gelişme, kuru ve sıcak hava koşullarına karşılık derin geçirgen nemli ve serin topraklarda görülmektedir.
3. YETİŞTİRME TEKNİĞİ
3.1 Çeşit
Nar yetiştiriciliğinde, çeşit seçimi çok önemlidir.Çeşitlerin o bölgeye adapte olmuş o yörenin iklimine, hastalıklara dayanıklı, verimi iyi, meyveleri insanların göz zevkine ve damak tadına uygun ve taşımaya dayanıklı olmalıdır.Çeşit seçiminde ticari amacına göre sofralık yada endüstri çeşitlerinin yetiştirilmesine karar verilmelidir.Ayrıca, bu çeşitlerin meyvelerinde irilik, kabuk rengi ve kalınlığı, dane rengi, yumuşak çekirdeklilik, sululuk gibi özellikleri ihtiyaca cevap verebilmelidir. Yurt içinde sevilen nar çeşitleri hafif mayhoş veya tatlı çekirdeksiz ve iri meyveli olanlardır. Avrupa ya ihracat için özellikle kabuk ve dane rengi kırmızı ve mayhoş çeşitler seçilmelidir. Arap ülkelerine ihracat için ise tatlı narlar tercih edilmelidir. Ayrıca nar suyu veya nar ekşisi elde etmek için yine kırmızı daneli ve ekşi mayhoş narlar seçilir.
GAP/BKİB'nın Şanlıurfa Koruklu Tarımsal Araştırma İstasyonunda yaptırmış olduğu denemeler sonucunda Bölge koşullarına uygun en verimli çeşitler; 0l N 03 Fellahyemez II (51.5 kg/ağaç), 2/3 Japon narı (40.4 kg/ağaç), 33 N 26 Çekirdeksiz VI (37.0 kg/ağaç), 26/3 Çekirdeksiz (36.7 kg/ağaç), 33 N 24 Bey narı (30 kg/ağaç)‚ Suruç (29.8 kg/ağaç ) ve 07 N 08 Hicaz narı (28.1 kg/ağaç) olarak belirlenmiştir.
Şanlıurfa Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsünün yapmış olduğu çalışmalarda da 07 N 08 (Hicaz nar, Antalya), 07 N l4 (Mayhoş IV, Alanya), 33 N l6 (Silifke aşısı, Silifke), 33 N 24 gibi seleksiyon çeşitlerinde Bölge için ümit var bulunmuştur.
Ayrıca, bölgemizde yetişen yerli çeşitlerimizde mevcuttur. Bunlardan Nizip narı iri, tatlı ve kırmızı renkli olup ihraç çeşidimizdir.
3.2 Bahçe Tesisi
Bahçe yerinin tespiti, toprağın nar yetiştiriciliğine uygunluğuna bakıldıktan sonra tesviyesi yapılmalı. Esas olarak toprak hazırlığı, yaz aylarında pulluk tabanını kırmak için dipkazan çekilir.
Sonra pullukla derin sürüm yapılır. Sonbaharda 40-60 cm derinlik ve çapta dikim çukurları açılır.Üst toprağa yanmış çiftlik gübresi karıştırılarak çukurlar bu karışımla doldurulur, yabancı otlar temizlenir. Toprak dikime hazırlanır.Narlarda dikim aralıkları 2 m ile 6 m arasında değişmektedir. Ama kapama nar bahçelerinde en yaygın olarak kullanılan dikim aralıkları 2.5 x 4 veya 3 x 4 m dir. Sıralar genellikle kuzey -güney doğrultusunda olmalıdır. Böylece bahçenin havalanma ve güneşlenmesi daha iyi olacaktır. Nar bahçesi, doğrudan çelikle yada köklü fidanlarla kurulabilir. Ancak, çeliklerin doğrudan bahçeye dikilmesi çeşitli bakım güçlükleri ve verim kayıplarına yol açacağından nar çeliklerinin bir fidanlık parselinde köklendirilip bir yıl süreyle burada bakımları sağlandıktan sonra boylama yapılarak bahçeye dikilmeleri daha uygun olur.Nar fidanları sonbaharda yaprak dökümünden başlayarak kış ayları boyunca ve erken ilkbaharda dikilebilir. Kışları çok soğuk geçmeyen bölgelerde sonbahar dikimi daha yararlıdır. Dikim yapılırken fidanın çelik kısmında tırnak kalmışsa kesilir. Zayıf sürgünler alınır, çok uzun kökler kısaltılır. Sürgünün 50-60 cm den tepesi alınır. Sürgün bu kadar boy almamış, zayıf gelişmişse dikimden hemen sonra 2-3 göz üzerinden kesilerek gelecek yıl için kuvvetli sürgün oluşumu sağlanır. Sonra daha önce toprak - gübre karışımı doldurulmuş çukurdan fidanın çelik kısmının tamamı toprak içinde kalacak kadar karışım alınır. Fidan buraya yerleştirilerek tekrar aynı toprak gübre karışımı doldurulur. Fidan diplerindeki toprak ayakla iyice bastırılır. Can suyu vermek üzere etrafına küçük bir çanak yapılır. Çok rüzgarlı bölgelerde karşılıklı iki herek çapraz olarak fidana yaklaştırılarak bağlanır. İyi bir nar fidanında kök sistemi kuvvetli teşkil etmiş olmalıdır.Son olarak hazırlanan çanaklara en az yirmişer lt. can suyu verilerek dikim tamamlanır, toprak ıslak ve hava yağmurlu da olsa bu can suyu verilmelidir.
3.3 Gübreleme
Narların gübrelenmesi konusunda yapılan araştırmada, organik gübrelerin gelişme, verim ve kaliteye çok önemli etkisi bulunmuştur. Narlara verilecek çiftlik gübresi iyi yanmış olmalı ve dekara 2-3 ton sonbahar-kış aylarında bütün bahçeye kaplayacak şekilde verilmeli ve çapa ile toprağa karıştırılmalıdır. Nar için yeşil gübreleme yapılması da yararlı sonuçlar verir. Bunun için bakla, fiğ gibi bitkiler nar bahçesinin tamamına ekilir. Ekimi yapılan bitkilerin çiçeklenme dönemlerinde bahçe sürülerek toprağa karışımı sağlanır. Bu bitkilerin toprağı azotça zenginleştirmesi bakımından da yararları vardır.Azot nar için oldukça önemlidir. Sürgün gelişimi ve meyve büyümesi için azotlu gübre kullanımı şarttır. İlk yıllarda ağaç başına 50 - l00 gr saf azot (amonyum sülfat) olarak (250 - 500 gr) verilmesi yararlı sonuçlar vermektedir.Tam verime geçtikten sonra bu miktar ağaç başına 200 - 300 gr (amonyum sülfat) olarak, (l - l,5 kg) çıkarılmalıdır.Azotlu gübreler erken ilkbahar ve yaz aylarında olmak üzere 2 defa verilir. Yukarıda belirtilen miktarın 2/3 ü mart ayında l/3 ü ise haziran-temmuz aylarında verilmelidir. Gübrelemeden sonra ağaç hemen sulanmalı, sulamayacaksa çapa ile toprağa karıştırılmalıdır.
Fosforlu gübreler ise narın çiçeklenme, meyve tutumu ve kök gelişmesiyle ilgilidir. Narların fosfor ihtiyacı tam verim çağında l00-200 gr saf fosfor (trible süper fosfat) olarak yaklaşık (250 - 500 gr) olarak belirlenmiştir. Fosforlu gübreler kış aylarında dal uçlarının ulaştığı bölgelerde 20 - 30 cm derinlikte ağaç çevresinde açılan 4 - 6 adet çukura verilerek üzeri kapatılır.Organik gübrelerde olduğu gibi ticari gübrelerin uygulanmasında da toprağın fiziksel ve kimyasal yapısı ağacın durumu iyi gözlenmeli, toprak ve yaprak analizi yaptırdıktan sonra gübre uygulamasının yapılması en ideal durumdur.
3.4 Sulama
Nar genelde nemli ve serin toprak şartları istemektedir. Bu nedenle yağışların yeterli olmadığı her dönemde narlarda sulama şarttır. Sulamanın az ve sık sık yapılması uygundur. Genel olarak şubat - mart aylarında odun gözlerinin sürmesinden eylül - ekim aylarında meyve oluşumuna kadar sürekli olarak toprak nemi sağlamak gerekmektedir.Özellikle odun gözlerinin sürmesi çiçek tomurcuklarının görülmesi tohum bağlaması, meyve gelişimi olmak üzere 3 dönemde yeterli toprak nemi mutlaka sağlanmalıdır. Bahçenin toprak yapısına göre belirli sulama aralığı (7-10 gün) belirlenip bu aralıklarda sulama yapılmalı ancak, yaz aylarında sulama sıklığı ve miktarı artırılabilir. Meyvelerin son olgunlaşma döneminde hasattan 10-15 gün önce sulamaya son verilmeli aksi halde narlarda büyük sorun olan kabuk çatlamalarını görürüz. Nar bahçeleri genel olarak çanak usulü sulanır. Mümkün ise modern sulama sistemlerinden olan damla sulama, alttan sulama, sızdırma usulü sulama sistemleri uygulanmalıdır. Bu sistemlerin ilk yatırım giderleri fazladır. Uzun müddet de işçiliksiz ekonomik az su kullanımı gibi büyük faydalar sağlamaktadır.
3.5 Bakım
3.5.1 Toprak İşleme:Genç nar bahçelerinde ilk yıllar derin toprak işleme aletleriyle iki yönlü sürüm yapılır. Daha sonraki yıllarda iş genişliği az dar olan bahçe traktörleriyle ve diskli tırmık rotovatör, kazayağı gibi toprağı yüzlek işleyen aletlerle sürüm yapılabilir. Ağaç dipleri gerekirse el aletleriyle çapalanabilir. Yabani ot kontrolünde istenirse ot öldürücü ilaçlarda kullanılabilir.
3.5.2 Budama:Şekil budaması; ilk 2-3 yıl içinde ağaçlar verime yatmadan yapılır. Dikimden sonra dipten çıkan kuvvetli 3-4 sürgün ana gövde olarak seçilir ve tepeleri 50-60 cm kesilerek alçak taçlanmaları sağlanır. Ana gövdelerden çıkan birinci ve ikinci dallarda da 2.-3. yıllarda tepe alma yapılarak taç teşkili tamamlanır.
Verim Budaması; Narlar genel olarak 2. ve 3. yıllardan itibaren meyve vermektedirler. Narlar verime yattıktan sonra meyve verecek dallarda uç alma yapılmamalıdır. Bu dönemde seçilen 3, 4 gövde dışında çıkan dip sürgünlerin sürekli olarak temizlenmesi sağlanmalıdır. Ayrıca taç kısmında görülen obur dallar dipten kesilmeli taç teşkili için gerekirse uç alınarak dallanması sağlanır. Sık taç meydana gelmiş ise güneşlenme ve havalanmayı sağlamak için genel bir seyreltme yapılmalıdır. Bu işlem yapılırken zayıf, kurumuş, hastalıklı dallar öncelikle seçilmelidir. Geliştirme Budaması; Narlar çeşitli şartlara göre değişmek üzere ortalama 20 - 30 yaşlarında verimden düşerler. Ancak kök boğazından yeni çıkan sürgünlerle nar l00 yılı aşkın bir süre verimliliğini sürdürebilir. Bu durumda yaşlı gövdeler dipten kesilerek yeni sürgünlerin oluşumu teşvik edilir. Bu sürgünlerle aynı yollarla yeni gövdeler teşkil edilerek ağaç gençleştirilir. İstenirse gençleştirme işlemi her yıl her ağaçtan l-2 gövde kesilerek kademeli olarak yapılır. Böylece bahçeden kesintisiz olarak ürün alınmasına devam edilebilir.
3.6 Hastalıkları, Zararlıları ve Mücadelesi
Narlarda görülen en önemli hastalık bazı mantarların meyvelerde çürümelere yol açmasıdır. Buda bazı klasik kültürel işlemler ile hastalıklar önemli ölçüde önlenmektedir.Gerektiğinde olgunluğa yakın bir dönemde yapılan fungusit uygulaması depolanacak meyvelerin uzun süre çürümelerini önlemektedir. Narların en önemli zararlıları sıçanlar olup, özellikle tatlı narlarda ve olgunluğa yakın dönemlerde zarar vermektedirler. Diğer zararlılarda yaprak bitleri, nar beyaz sineği, unlu bit, kabuklu bitler, kırmızı örümcekler, Akdeniz meyve sineği, nar içi kurdu, toprak altı zararlıları gibi genel zararlılarda narlarda etkili olmaktadır
3.7 Hasat Ambalajlama ve Depolanması
3.7.1 Hasat
Nar hasatı, çeşitlere ve bölgelere göre değişmekle birlikte genellikle ağustos sonunda başlar kasım ortalarına kadar devam eder. Nar uzun çiçeklenme dönemi nedeniyle olgunlaşması farklı zamanlarda olur. Bu yüzden nar hasadının 2-3 defada yapılması gerekir. Hasat sonbahar erken donlarından ve yağışlardan önce bitirilmeli ve meyveler üzerinde 1-2 mm uzunluğunda sap kalacak şekilde makasla yapılmalıdır. Özellikle hasat esnasında meyveleri yere düşürmekten ve darbelerden korunması meyve çürümesini önleyeceğinden dolayı kaliteyi arttırır. Ayrıca kasalara iki sıradan fazla meyve dizilmemelidir.
3.7.2 Ambalajlama
Narların ambalajlanması pazarlama açısından oldukça önemlidir. Meyvelerin seçimi, boylanması ve paketlenmesi pazar açısından özellikle ihracatta önem arz etmektedir. Narların seçme ve boylamasının elle yapılması daha uygun olup meyveler birbirine değmeyecek şekilde paketlenmesine dikkat etmek gerekmektedir.
3.7.3 Depolama
Narlar meyve kabuğunun özel yapısı dolayısıyla çeşitli koşullarda 4 - 6 ay süreyle depolanabilmektedir.Narlar depolanmaya çok uygun olduğundan ve kışın fiyatının 2-3 kat arttığından oldukça karlı, iyi bir yatırımdır.Narların depolanmasında en emin ve en az kayıpla ulaşılacak başarı ek masraflara rağmen modern soğuk hava depolarıdır. Sıcaklık ve nisbi nemi ayarlanabilen bu depolarda 1-2 o C'de %85-90 nisbi nemle meyveler muhafaza edilebilirler.
Kaynak:gap.gov.tr
MERCİMEK YETİŞTİRİCİLİĞİ
1. TANIMI VE ÖNEMİ
Mercimek tek yıllık,çeşitlere ve çevre koşullarına bağlı olarak 15-75 cm arasında değişiklik gösteren yükseklikte, tek dallı bir gövdeye sahiptir. Mercimek kökleri üzerinde hava serbest azotunu tespit eden kök yumruları Rhizobium leguminosarum adlı bakteriler tarafından oluşturulmaktadır. GAP Projesinin uygulanacağı Güney Doğu Anadolu Bölgesi'nde baklagillerin ekim alanı toplam ekim alanının %25'ini kapsamaktadır. Yemeklik dane baklagiller içerisinde ise kırmızı mercimek %85'lik ekim sahası ile birinci sırda yer almaktadır.
2.İKLİM VE TOPRAK İSTEĞİ
2.1 İklim İsteği: Mercimek sıcak ılıman ve subtropik bölgelerin ürünüdür. Fakat tropik bölgelerin yüksek kısımlarında ya da serin mevsimlerde de yetişmektedir. Mercimek yemeklik baklagiller içerisinde kurağa, sıcağa ve soğuğa en dayanıklı olanıdır. Bölgemizde yaz sıcaklıkları erken ve birden geldiğinden, yaz ayları çok sıcak ve yağış olmadığından bölgede yazlık mercimek yetiştirmeyip, kışlık kırmızı mercimek üretimi yapılmaktadır. Optimum çimlenme sıcaklığı 8-13 ºC olup, genelde uzun gün bitkisidir. Vegetasyon periyodu iklime bağlı olmakla beraber 6-7 aydır.
2.2 Toprak İsteği:Mercimek kumludan ağır killiye kadar olan çok değişik toprak tipleri üzerinde yetişmektedir. İyi verim için sıcak, iyi havalanan kumlu-tınlı kireçli topraklar önerilmektedir. Ancak mercimek ağır topraklarda ve hatta kuruyarak taşlanmış killi topraklarda da yetişmektedir. Mercimek Ph:5.5-6.5 olan hafif asit topraklarda iyi yetişir. Toprak pH : 5.5-6.5 olan hafif asit topraklarda iyi yetişir. Toprak pH sının 9'dan fazla olması halinde kök yumrularının oluşumu gecikir ve verim düşer.
3.YETİŞTİRME TEKNİĞİ
3.1 Ekim Nöbeti: Bölgemizde kuru tarım alanlarında yer yer münavebeli tarım sistemi uygulamasına rağmen yakın zamanlara kadar genellikle tahıl-nadas sistemi uygulanmaktaydı. Ancak son zamanlarda Mercimeğin değer fiyat bulması ve mercimekten sonra ekilen buğday ve arpanın verimlerinde de herhangi bir azalma olmadığı görülünce ekim nöbetine mercimek girmiş ve nadas alanları büyük oranda ortadan kaldırılmıştır. Kuru tarım yapılan yerlerde tahıldan sonra tarlayı nadasa bırakmak yerine, mercimek ekmek en karlı sistemdir. Böylece hem mercimek geliri elde etmiş oluruz, hem de tahıl nadas sistemi kadar tahıl verimi elde etmiş oluruz.
3.2 Çeşit: Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından bölge için 1983 yılında yerli populasyondan seçilen Yerli Kırmızı mercimek çeşidinin veya 1987 yılında yabancı populasyondan seçerek tescil ettirdiği Fırat-87 mercimek çeşidinin kullanılması önerilmektedir.
3.3 Toprak Hazırlığı: Mercimek yetiştiriciliğinde toprak işlemesi iki farklı yöntemle yapılır. Tahıl hasadını müteakip toprak gölge tavındayken 15-20 cm derinlikte ilk sürüm yapılarak anız bozma işlemi yapılır. Sonbahara kadar beklenir. İlk yağmurlar düşüp toprak tava geldiğinde ve yabancı otlar çimlenmeye başladığında mercimek ekilecek olan ikinci bir toprak işlemeden geçirilir. İkileme kultivatör + tapan veya gobledisk + tapan formülasyonlarından biri ile yapılarak mercimek için gerekli olan tohum yatağı hazırlanmış olur.
İkinci yöntem ise; tahıl hasadından sonra anız bozma işlemi yapılmamışsa sonbahara kadar tarla hiç bir işlem yapılmadan bekletilir. Sonbaharın ilk yağmurları düşüp yabancı otlar çimlenmeye başladığında ve toprak tavda iken 15 - 20 cm derinlikte pullukla toprak işlemesi yapılır. Bunun arkasından kültivatör + tapan veya goble disk + tapan kombinasyonlarından birisi ile ikinci bir toprak işlemesi yapılarak ekime hazır hale getirilir.
3.4 Ekim: Mercimeğin ekim zamanı iklim ve çevre koşullarına bağlı olarak değişmekle beraber, bölgemizde genellikle Ekim ayı ortalarında Kasım ayı sonlarına kadar ekimi yapılmaktadır. Ekim mutlaka mibzerle yapılmalıdır. Ekimde tohumluk olarak yerli çeşit kullanılıyorsa 9 kg/da tohum kullanılmalıdır. Ancak bu değer, tohumun temiz ve çimlenme yüzdesi yüksek olması halinde geçerlidir. Aksi halde tohumluk miktarı bir miktar arttırılmalıdır. Ekim derinliği toprağın her çeşidinde 4-5 cm olmalıdır. Ekim sıra arsı mesafeler 15-20 cm değerlerinde alınmalı ve mibzerin ekici ayakları bu mesafede ekim yapacak şekilde ayarlanmalıdır.
3.5 Gübreleme: Bölge için 2-3 kg/da N olarak önerilmektedir. Azotlu gübrelerdeki durumun aksine mercimeğin fosforlu gübrelere olan gereksinimi oldukça fazladır. Bölgede araştırma kuruluşlarınca yapılan çalışmalar sonucunda ekonomik gübre seviyesi 10 kg/da P2O5 olarak tesbit edilmiştir. Gübrelemede %18 N ve %46 P2O5 kapsayan diamonyum fosfat gübresinin kullanılması, mercimeğin yetiştiriciliği için gerekli olan her iki besin maddesini karşılama yönünden uygun olmaktadır. Ancak fosforlu gübrelerin tohumla karıştırılarak verilmesi tohumların çimlenme ve çıkışı üzerinde olumsuz etkisi bulunmaktadır. Olumsuz etkiyi önlemek yönünden gübrelerin tohum sıralarının yan ve biraz alt kısmına gelecek biçimde (bant halinde) verilmesi uygun olmaktadır.
3.6 Sulama: Mercimek kuru şartlarda yetiştiriciliği yapılan bir bitkidir. Bu yüzden sulama yapılmamaktadır. Ayrıca fazla su ürüne zarar vermektedir. Ayrıca aşırı kurak geçen yıllarda imkan olursa 1-2 su verilebilir.
3.7 Bakım: Mercimek yetiştiriciliğinde üstün verim alınmasını engelleyen en önemli unsur yabancı otlardır. Bunun için mercimek ekimi ilk yağmurlardan sonraya bırakılmalı yabancı otlar çimlenip tarla bir daha işlendikten sonra ekim yapılmalıdır.Daha sonraki dönemlerde çıkan otlarla elle ot alımı alınmak suretiyle de mücadele yapılabilir ancak fazla işgücü ve masraf gerekir.
3.8 Hastalıkları, Zararlıları ve Mücadelesi:
Yabancı Otlar; Mercimekte ekimden sonra, çıkış öncesi olarak kullanılan ilaçlar henüz deneme safhasında olduğundan tavsiye edilememektedir. Çıkış sonrası uygulanan ilaçlar, mercimek ve yabancı otlar çıkıp mercimeğin 8-10 cm, yabancı otların 3-5 yapraklı oldukları devrede kullanılır. Mercimek Yeşil Kurdu; Mercimek ve nohutta zarar yapmaktadır. Yumurtalardan çıkan larvalar yumurta kabuğu ile yaprağı kemirerek beslenir, 3 ve 4 dönem larvalar daha çok tomurcuk ve çiçekte zararlı olur. Son dönemlerde kapsülü delerek nohut ve mercimek danelerini yerler. Sürvey sonucunda yeterli yoğunluk saptanan yerlerde mücadeleye başlanır. İlaçlamalar koruyucu mücadele şeklinde ve larvaların ilk dönemlerinde tek uygulama olarak yapılır.
Mercimek Hortumlu Böceği; Ergin ve Larva dönemlerinde zararlı olur. Erginler bitkilerin ilk gelişme dönemlerinde fazla zarar yaparlar. Yaprakların kanarlarından kemirerek yer yer oyarlar. Larvalar ise bitkinin kök ve nodozitelerinde beslenme yoluyla zararlı olurlar. Saldırıya uğramış bitkilerde zayıf gelişme, solma hatta kuruma görülebilir.
Mücadelesi:Kültürel önlemler olarak, bitkilerin hızla gelişmesini sağlamak amacıyla iyi bir toprak işlemesi yapılamalı ve tohumlar fazla derine ekilmeli, münavebe uygulanmalı ve ara yıllarda uygun gübreleme yapılmalıdır.Kimyasal Mücadele,Bitkilerin 5-10 cm boyda oldukları dönemde tek uygulama olarak yapılır.
Apion; Erginleri yapraklarda küçük, delikçikler açarak zarar yapar. Erginler yapraklarla beslenmesine karşın asıl zarar tepe tomurcuklarında yaşayan larvaları tarafından yapılmaktadır. Larva bitkinin büyüme gözünü kurutur. Bitkilerde büyümede durgunluk ve yan gözler verme zorunluluğu doğar.Böyle bitkiler yeterli kapsül veremediğinde direkt olarak verimde düşme olur. Şiddetli zarar görmüş bir tarla uzaktan duman renginde görülür ve bitkiler kısa ve bodur kalırlar.Mücadelesi: Derin sürüm, münavebe ayrıca tarla içinde ve çevresinde kışlamaların uygun barınak ve bitki bırakmamak gelecek yılın ergin populasyonunu azaltabilir.Kimyasal mücadelede hedef kışlamış erginler olduğundan ergin çıkışlardan sonra yumurtlama başlamadan ilaçlama yapılmalıdır. İlaçlamada geç kalındığında yumurta larva sayımı esas alınmalıdır. Kontrollerde hem ergin hem de larva bulunursa her ikisini etkileyen bir ilaç kullanılmalıdır. İlk ilaçlamadan 20 gün sonraki kontrollerde larva veya ergin yoğunluğu savaşımı gerektirecek düzeyde olursa ikinci bir ilaçlama yapılmalıdır. Bu dönemde sitonalarında (Hortumlu Böcek) aynı tarlada yoğun olması durumunda her ikisini etkileyen bir ilaç seçilmelidir.
Mercimek Tohum Böceği; Kışı ergin olarak tane içinde mercimek ambarının kuytu köşelerinde mercimek yığını içinde ve tarlada bitki artıklarında taşlık kayalık yerlerde geçirir. Nisan ayından itibaren çıkışlar başlar. Mayıs ayında çiftleşmeler olur ve ardından yumurtalarla, yumurtadan çıkan larva tarlada çiçek yada kapsül üzerine yerleşir. Tohumu delerek tohum içinde ortalama 30 günde larva gelişimini tamamlar. Pupa ve ergin olur. Böylece danede zarar yapmış olur. Delikli danelerin çimlenme gücü düşer. Satış fiyatı düşer ve besin değeri azalır.
Mücadelesi:
Koruyucu Önlemler; Temiz tohum kullanılmalıdır. Hasat ve harman geciktirilmeden yapılmalı, tarlada kalan artıklar derine gömülmeli veya yakılmalıdır.
Kimyasal Gübreleme;Tarlada yılda tek döl veren baklagil böceklerine karşı mücadeleye çiçeklenme başlangıcında başlayarak 10 gün ara ile 2 ilaçlama yapılmalıdır.
Koruyucu İlaçlama;Ambarda döl vermeye devam eden türlerin zararlarını ve çıkan erginlerin ertesi yıla geçişlerini önlemek amacıyla fümigasyona tabi tutulmuş ürüne, ürün ambara konurken uygulanır.
3.9 Hasat, Harman ve Depolanması:
Hasat zamanında danedeki nem oranının az olması istenir. En uygun zamanı bitkilerin sardığı ancak tam olarak tam olarak kurumadığı zamandır. Bölgemizde hasat zamanı mayıs ayı ortasında başlayıp sonuna kadar devam eder. Hasatta gecikildiği taktirde meyveler dökülmekte ve ürün kayıpları olmaktadır. Bu şekilde oluşan ürün kayıpları % 50'ye kadar ulaşabilmektedir.
Bölgemizde mercimeğin tırpan, çayır biçme makinası ve biçerdöverle hasat edildiği görülmektedir. Bu üç yöntemle hasatta da tarlanın düz ve taşsız olması gerekir. Mercimek ekiminden sonra merdane geçirilmesi toprak yüzeyinin düz olmasını sağlamaktadır. Hasat edilen 3 sıra birleştirilir her gün aktarılarak 7-10 gün süreyle kurutulur. Daha sonra harman yerlerine taşınarak harman edilir, temizlenir, çuvallanır. Ürün ya hemen satışa sunulur yada baklagillerin depolanmasına uygun koşullarda depolanır.
4.VERİM
Kuru koşullarda 120-150 kg/da, sulu koşullarda 200 kg/da olmaktadır.
kaynak:gap.gov.tr
Mercimek tek yıllık,çeşitlere ve çevre koşullarına bağlı olarak 15-75 cm arasında değişiklik gösteren yükseklikte, tek dallı bir gövdeye sahiptir. Mercimek kökleri üzerinde hava serbest azotunu tespit eden kök yumruları Rhizobium leguminosarum adlı bakteriler tarafından oluşturulmaktadır. GAP Projesinin uygulanacağı Güney Doğu Anadolu Bölgesi'nde baklagillerin ekim alanı toplam ekim alanının %25'ini kapsamaktadır. Yemeklik dane baklagiller içerisinde ise kırmızı mercimek %85'lik ekim sahası ile birinci sırda yer almaktadır.
2.İKLİM VE TOPRAK İSTEĞİ
2.1 İklim İsteği: Mercimek sıcak ılıman ve subtropik bölgelerin ürünüdür. Fakat tropik bölgelerin yüksek kısımlarında ya da serin mevsimlerde de yetişmektedir. Mercimek yemeklik baklagiller içerisinde kurağa, sıcağa ve soğuğa en dayanıklı olanıdır. Bölgemizde yaz sıcaklıkları erken ve birden geldiğinden, yaz ayları çok sıcak ve yağış olmadığından bölgede yazlık mercimek yetiştirmeyip, kışlık kırmızı mercimek üretimi yapılmaktadır. Optimum çimlenme sıcaklığı 8-13 ºC olup, genelde uzun gün bitkisidir. Vegetasyon periyodu iklime bağlı olmakla beraber 6-7 aydır.
2.2 Toprak İsteği:Mercimek kumludan ağır killiye kadar olan çok değişik toprak tipleri üzerinde yetişmektedir. İyi verim için sıcak, iyi havalanan kumlu-tınlı kireçli topraklar önerilmektedir. Ancak mercimek ağır topraklarda ve hatta kuruyarak taşlanmış killi topraklarda da yetişmektedir. Mercimek Ph:5.5-6.5 olan hafif asit topraklarda iyi yetişir. Toprak pH : 5.5-6.5 olan hafif asit topraklarda iyi yetişir. Toprak pH sının 9'dan fazla olması halinde kök yumrularının oluşumu gecikir ve verim düşer.
3.YETİŞTİRME TEKNİĞİ
3.1 Ekim Nöbeti: Bölgemizde kuru tarım alanlarında yer yer münavebeli tarım sistemi uygulamasına rağmen yakın zamanlara kadar genellikle tahıl-nadas sistemi uygulanmaktaydı. Ancak son zamanlarda Mercimeğin değer fiyat bulması ve mercimekten sonra ekilen buğday ve arpanın verimlerinde de herhangi bir azalma olmadığı görülünce ekim nöbetine mercimek girmiş ve nadas alanları büyük oranda ortadan kaldırılmıştır. Kuru tarım yapılan yerlerde tahıldan sonra tarlayı nadasa bırakmak yerine, mercimek ekmek en karlı sistemdir. Böylece hem mercimek geliri elde etmiş oluruz, hem de tahıl nadas sistemi kadar tahıl verimi elde etmiş oluruz.
3.2 Çeşit: Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından bölge için 1983 yılında yerli populasyondan seçilen Yerli Kırmızı mercimek çeşidinin veya 1987 yılında yabancı populasyondan seçerek tescil ettirdiği Fırat-87 mercimek çeşidinin kullanılması önerilmektedir.
3.3 Toprak Hazırlığı: Mercimek yetiştiriciliğinde toprak işlemesi iki farklı yöntemle yapılır. Tahıl hasadını müteakip toprak gölge tavındayken 15-20 cm derinlikte ilk sürüm yapılarak anız bozma işlemi yapılır. Sonbahara kadar beklenir. İlk yağmurlar düşüp toprak tava geldiğinde ve yabancı otlar çimlenmeye başladığında mercimek ekilecek olan ikinci bir toprak işlemeden geçirilir. İkileme kultivatör + tapan veya gobledisk + tapan formülasyonlarından biri ile yapılarak mercimek için gerekli olan tohum yatağı hazırlanmış olur.
İkinci yöntem ise; tahıl hasadından sonra anız bozma işlemi yapılmamışsa sonbahara kadar tarla hiç bir işlem yapılmadan bekletilir. Sonbaharın ilk yağmurları düşüp yabancı otlar çimlenmeye başladığında ve toprak tavda iken 15 - 20 cm derinlikte pullukla toprak işlemesi yapılır. Bunun arkasından kültivatör + tapan veya goble disk + tapan kombinasyonlarından birisi ile ikinci bir toprak işlemesi yapılarak ekime hazır hale getirilir.
3.4 Ekim: Mercimeğin ekim zamanı iklim ve çevre koşullarına bağlı olarak değişmekle beraber, bölgemizde genellikle Ekim ayı ortalarında Kasım ayı sonlarına kadar ekimi yapılmaktadır. Ekim mutlaka mibzerle yapılmalıdır. Ekimde tohumluk olarak yerli çeşit kullanılıyorsa 9 kg/da tohum kullanılmalıdır. Ancak bu değer, tohumun temiz ve çimlenme yüzdesi yüksek olması halinde geçerlidir. Aksi halde tohumluk miktarı bir miktar arttırılmalıdır. Ekim derinliği toprağın her çeşidinde 4-5 cm olmalıdır. Ekim sıra arsı mesafeler 15-20 cm değerlerinde alınmalı ve mibzerin ekici ayakları bu mesafede ekim yapacak şekilde ayarlanmalıdır.
3.5 Gübreleme: Bölge için 2-3 kg/da N olarak önerilmektedir. Azotlu gübrelerdeki durumun aksine mercimeğin fosforlu gübrelere olan gereksinimi oldukça fazladır. Bölgede araştırma kuruluşlarınca yapılan çalışmalar sonucunda ekonomik gübre seviyesi 10 kg/da P2O5 olarak tesbit edilmiştir. Gübrelemede %18 N ve %46 P2O5 kapsayan diamonyum fosfat gübresinin kullanılması, mercimeğin yetiştiriciliği için gerekli olan her iki besin maddesini karşılama yönünden uygun olmaktadır. Ancak fosforlu gübrelerin tohumla karıştırılarak verilmesi tohumların çimlenme ve çıkışı üzerinde olumsuz etkisi bulunmaktadır. Olumsuz etkiyi önlemek yönünden gübrelerin tohum sıralarının yan ve biraz alt kısmına gelecek biçimde (bant halinde) verilmesi uygun olmaktadır.
3.6 Sulama: Mercimek kuru şartlarda yetiştiriciliği yapılan bir bitkidir. Bu yüzden sulama yapılmamaktadır. Ayrıca fazla su ürüne zarar vermektedir. Ayrıca aşırı kurak geçen yıllarda imkan olursa 1-2 su verilebilir.
3.7 Bakım: Mercimek yetiştiriciliğinde üstün verim alınmasını engelleyen en önemli unsur yabancı otlardır. Bunun için mercimek ekimi ilk yağmurlardan sonraya bırakılmalı yabancı otlar çimlenip tarla bir daha işlendikten sonra ekim yapılmalıdır.Daha sonraki dönemlerde çıkan otlarla elle ot alımı alınmak suretiyle de mücadele yapılabilir ancak fazla işgücü ve masraf gerekir.
3.8 Hastalıkları, Zararlıları ve Mücadelesi:
Yabancı Otlar; Mercimekte ekimden sonra, çıkış öncesi olarak kullanılan ilaçlar henüz deneme safhasında olduğundan tavsiye edilememektedir. Çıkış sonrası uygulanan ilaçlar, mercimek ve yabancı otlar çıkıp mercimeğin 8-10 cm, yabancı otların 3-5 yapraklı oldukları devrede kullanılır. Mercimek Yeşil Kurdu; Mercimek ve nohutta zarar yapmaktadır. Yumurtalardan çıkan larvalar yumurta kabuğu ile yaprağı kemirerek beslenir, 3 ve 4 dönem larvalar daha çok tomurcuk ve çiçekte zararlı olur. Son dönemlerde kapsülü delerek nohut ve mercimek danelerini yerler. Sürvey sonucunda yeterli yoğunluk saptanan yerlerde mücadeleye başlanır. İlaçlamalar koruyucu mücadele şeklinde ve larvaların ilk dönemlerinde tek uygulama olarak yapılır.
Mercimek Hortumlu Böceği; Ergin ve Larva dönemlerinde zararlı olur. Erginler bitkilerin ilk gelişme dönemlerinde fazla zarar yaparlar. Yaprakların kanarlarından kemirerek yer yer oyarlar. Larvalar ise bitkinin kök ve nodozitelerinde beslenme yoluyla zararlı olurlar. Saldırıya uğramış bitkilerde zayıf gelişme, solma hatta kuruma görülebilir.
Mücadelesi:Kültürel önlemler olarak, bitkilerin hızla gelişmesini sağlamak amacıyla iyi bir toprak işlemesi yapılamalı ve tohumlar fazla derine ekilmeli, münavebe uygulanmalı ve ara yıllarda uygun gübreleme yapılmalıdır.Kimyasal Mücadele,Bitkilerin 5-10 cm boyda oldukları dönemde tek uygulama olarak yapılır.
Apion; Erginleri yapraklarda küçük, delikçikler açarak zarar yapar. Erginler yapraklarla beslenmesine karşın asıl zarar tepe tomurcuklarında yaşayan larvaları tarafından yapılmaktadır. Larva bitkinin büyüme gözünü kurutur. Bitkilerde büyümede durgunluk ve yan gözler verme zorunluluğu doğar.Böyle bitkiler yeterli kapsül veremediğinde direkt olarak verimde düşme olur. Şiddetli zarar görmüş bir tarla uzaktan duman renginde görülür ve bitkiler kısa ve bodur kalırlar.Mücadelesi: Derin sürüm, münavebe ayrıca tarla içinde ve çevresinde kışlamaların uygun barınak ve bitki bırakmamak gelecek yılın ergin populasyonunu azaltabilir.Kimyasal mücadelede hedef kışlamış erginler olduğundan ergin çıkışlardan sonra yumurtlama başlamadan ilaçlama yapılmalıdır. İlaçlamada geç kalındığında yumurta larva sayımı esas alınmalıdır. Kontrollerde hem ergin hem de larva bulunursa her ikisini etkileyen bir ilaç kullanılmalıdır. İlk ilaçlamadan 20 gün sonraki kontrollerde larva veya ergin yoğunluğu savaşımı gerektirecek düzeyde olursa ikinci bir ilaçlama yapılmalıdır. Bu dönemde sitonalarında (Hortumlu Böcek) aynı tarlada yoğun olması durumunda her ikisini etkileyen bir ilaç seçilmelidir.
Mercimek Tohum Böceği; Kışı ergin olarak tane içinde mercimek ambarının kuytu köşelerinde mercimek yığını içinde ve tarlada bitki artıklarında taşlık kayalık yerlerde geçirir. Nisan ayından itibaren çıkışlar başlar. Mayıs ayında çiftleşmeler olur ve ardından yumurtalarla, yumurtadan çıkan larva tarlada çiçek yada kapsül üzerine yerleşir. Tohumu delerek tohum içinde ortalama 30 günde larva gelişimini tamamlar. Pupa ve ergin olur. Böylece danede zarar yapmış olur. Delikli danelerin çimlenme gücü düşer. Satış fiyatı düşer ve besin değeri azalır.
Mücadelesi:
Koruyucu Önlemler; Temiz tohum kullanılmalıdır. Hasat ve harman geciktirilmeden yapılmalı, tarlada kalan artıklar derine gömülmeli veya yakılmalıdır.
Kimyasal Gübreleme;Tarlada yılda tek döl veren baklagil böceklerine karşı mücadeleye çiçeklenme başlangıcında başlayarak 10 gün ara ile 2 ilaçlama yapılmalıdır.
Koruyucu İlaçlama;Ambarda döl vermeye devam eden türlerin zararlarını ve çıkan erginlerin ertesi yıla geçişlerini önlemek amacıyla fümigasyona tabi tutulmuş ürüne, ürün ambara konurken uygulanır.
3.9 Hasat, Harman ve Depolanması:
Hasat zamanında danedeki nem oranının az olması istenir. En uygun zamanı bitkilerin sardığı ancak tam olarak tam olarak kurumadığı zamandır. Bölgemizde hasat zamanı mayıs ayı ortasında başlayıp sonuna kadar devam eder. Hasatta gecikildiği taktirde meyveler dökülmekte ve ürün kayıpları olmaktadır. Bu şekilde oluşan ürün kayıpları % 50'ye kadar ulaşabilmektedir.
Bölgemizde mercimeğin tırpan, çayır biçme makinası ve biçerdöverle hasat edildiği görülmektedir. Bu üç yöntemle hasatta da tarlanın düz ve taşsız olması gerekir. Mercimek ekiminden sonra merdane geçirilmesi toprak yüzeyinin düz olmasını sağlamaktadır. Hasat edilen 3 sıra birleştirilir her gün aktarılarak 7-10 gün süreyle kurutulur. Daha sonra harman yerlerine taşınarak harman edilir, temizlenir, çuvallanır. Ürün ya hemen satışa sunulur yada baklagillerin depolanmasına uygun koşullarda depolanır.
4.VERİM
Kuru koşullarda 120-150 kg/da, sulu koşullarda 200 kg/da olmaktadır.
kaynak:gap.gov.tr
09 Ekim 2009
KOSGEB KREDİ FAİZ DESTEĞİ PROGRAMI AÇIKLANDI

Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, KOSGEB'in Yeni Kredi Faiz Desteği Programı çerçevesinde 100 bin işletmeye toplam 2,5 milyar lira tutarında kredi kullandırılacağını açıkladı.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Bakanlıkta düzenlediği basın toplantısında, Esnaf-Sanatkarlarla KOBİ'lere yönelik "Yeni Kredi Destek Paketi"ni açıkladı.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Bakanlıkta düzenlediği basın toplantısında, Esnaf-Sanatkarlarla KOBİ'lere yönelik "Yeni Kredi Destek Paketi"ni açıkladı.
YENİ KREDİ FAİZ DESTEĞİ PROGRAMI
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Yeni Kredi Faiz Desteği Programı uygulaması ile kredi faizinin yüzde 75'inin KOSGEB, yüzde 25'inin ise krediyi kullanan KOBİ tarafından karşılanacağını bildirdi. Ergün, kredinin ilk 3 ayının ödemesiz, kalanının aylık eşit taksitler halinde ödemeli, toplam 12 ay vadeli kredinin işletme başına üst limiti 25 bin lira olacağını söyledi. Ergün, esnaf ve KOBİ'lere yönelik "Yeni Kredi Destek Paketi"ni açıkladığı basın toplantısında, şahıs işletmelerinde işletme sahibinin kadın girişimci olması halinde, işletme başına kredi üstü limitinin 30 bin lira olacağını belirtti.
Bu program çerçevesinde 100 bin işletmeye toplam 2,5 milyar lira tutarında kredi kullandırılacağını da kaydeden Ergün, KOBİ'lerin yeni teknoloji kullanımı, yeni iş yerine taşınma, işlerini büyütme, yeni yatırım, ham madde alımı, üretim ve pazarlama, eğitim ve danışmanlık, yurt dışı pazarlara açılım ve geliştirme, ihracatın finansmanı ve münferit projelerinin finansman amacı ile bu krediden yararlanabileceklerini söyledi. Ergün, verilen kredileri amaç dışı kullandığı tespit edilen işletmelerin, KOSGEB desteklerinden mahrum bırakılacağını belirterek, "Bu konuda, KOBİ'lerimizi özellikle uyarmak istiyorum" dedi.
GAP BÖLGESİNDEKİ KOBİ'LERE YÖNELİK MAKİNE-TEÇHİZAT KREDİ FAİZ DESTEĞİ
Bakan Ergün, ikinci destek programının GAP Bölgesinde faaliyet gösteren KOBİ'lere yönelik olacağını belirterek, GAP Eylem Planı'nda yer alan bir faaliyet olarak GAP kapsamındaki illere yönelik Makine-Teçhizat Kredi Faiz Desteği başlattıklarını açıkladı.Bu programın, işletmelerin kullanacakları Makine Teçhizat Kredisi için kredi vadesinin ilk 6 ayı ödemesiz, kalanının 30 ay eşit taksitler halinde ödemeli olmak üzere, toplam 36 ay olacak şekilde uygulanacağını belirten Ergün, şöyle devam etti:"Kredi faiz veya kar payı tutarının yüzde 25'i kredi kullanan işletmeler, kalan yüzde 75'i ise KOSGEB tarafından peşin olarak karşılanacak. Bu kredi programından GAP kapsamına giren illerde yani Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak'ta faaliyet gösteren KOBİ'lerimiz yararlanabilecek." dedi.
ACİL DESTEK KREDİSİ PROGRAMI
Ergün, 2009 yılı içerisinde Türkiye'de yaşanan ve çok sayıda vatandaşın gerek can gerek mal kaybına neden olan sel felaketinden büyük zarar görmüş olan işletmeleri desteklemek amacıyla "Acil Destek Kredisi Programı"nı uygulamaya geçirdiklerini de söyledi.
Bu programdan, sel felaketi nedeniyle iş yerleri zarar gören, faaliyetleri aksayan, bunu da ilgili resmi makamlardan belgeleyen ve KOSGEB Veri Tabanı'na kayıtlı olan işletmelerin faydalanabileceğini belirten Ergün, Acil Destek Kredisi Programı uygulaması ile kredi desteğine yönelik faiz bedelinin tamamının KOSGEB Destek Bütçesi'nden karşılanacağını kaydetti.
Kredinin vadesinin ilk 6 ayının ödemesiz, kalanının aylık eşit taksitler halinde toplam 24 ay olacağını bildiren Ergün, işletme başına üst limitin azami 100 bin lira olacağını söyledi. Ergün, diğer şartların ise günün koşullarına göre KOSGEB tarafından belirleneceğini ifade etti.
KREDİ GARANTİ FONU BU SÜREÇTE DEVREDE
Bakan Ergün, teminat sıkıntısı yaşayan KOBİ'ler için Kredi Garanti Fonu'nun bu süreçte devrede olacağını belirterek, Kredi Garanti Fonu'nun şartlarının bu programlardan yararlanacak KOBİ'lere yüzde 50 indirimli olarak uygulanacağını belirtti.
Ergün, Acil Durum Kredisi'nde ise Kredi Garanti Fonu'nun KOBİ'lere daha uygun şartlarda teminat sağlayacağını söyledi.Esnaf sanatkar kesimine kefalet sağlamada TESKOMB ile işbirliği yapılacağını da belirten Ergün, ayrıca vergi borcu ve Sosyal Güvenlik Kurumu'na borcu olan işletmelerin de alacağı krediden mahsuplaşma yöntemiyle bu kredilerden yararlanabileceklerini kaydetti.
KOSGEB VERİ TABANINA KAYITLI OLMA ŞARTI VAR
Kredi Faiz Desteği Programlarına başvuru koşulları ile başvuru yapılacak bankaların önümüzdeki günlerde kamuoyuna ilan edileceğini belirten Ergün, "Bu kredi Faiz Desteği Programlarından yararlanmak isteyen KOBİ'lerimizin KOSGEB Veri Tabanına kayıtlı olma şartı aranacak. Bu nedenle, KOSGEB Veri Tabanına kayıtlı olmayan tüm işletmelerimizin 12 Ekim 2009 Pazartesi gününden itibaren KOSGEB hizmet merkezlerine başvurmaları gerekiyor." dedi.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Yeni Kredi Faiz Desteği Programı uygulaması ile kredi faizinin yüzde 75'inin KOSGEB, yüzde 25'inin ise krediyi kullanan KOBİ tarafından karşılanacağını bildirdi. Ergün, kredinin ilk 3 ayının ödemesiz, kalanının aylık eşit taksitler halinde ödemeli, toplam 12 ay vadeli kredinin işletme başına üst limiti 25 bin lira olacağını söyledi. Ergün, esnaf ve KOBİ'lere yönelik "Yeni Kredi Destek Paketi"ni açıkladığı basın toplantısında, şahıs işletmelerinde işletme sahibinin kadın girişimci olması halinde, işletme başına kredi üstü limitinin 30 bin lira olacağını belirtti.
Bu program çerçevesinde 100 bin işletmeye toplam 2,5 milyar lira tutarında kredi kullandırılacağını da kaydeden Ergün, KOBİ'lerin yeni teknoloji kullanımı, yeni iş yerine taşınma, işlerini büyütme, yeni yatırım, ham madde alımı, üretim ve pazarlama, eğitim ve danışmanlık, yurt dışı pazarlara açılım ve geliştirme, ihracatın finansmanı ve münferit projelerinin finansman amacı ile bu krediden yararlanabileceklerini söyledi. Ergün, verilen kredileri amaç dışı kullandığı tespit edilen işletmelerin, KOSGEB desteklerinden mahrum bırakılacağını belirterek, "Bu konuda, KOBİ'lerimizi özellikle uyarmak istiyorum" dedi.
GAP BÖLGESİNDEKİ KOBİ'LERE YÖNELİK MAKİNE-TEÇHİZAT KREDİ FAİZ DESTEĞİ
Bakan Ergün, ikinci destek programının GAP Bölgesinde faaliyet gösteren KOBİ'lere yönelik olacağını belirterek, GAP Eylem Planı'nda yer alan bir faaliyet olarak GAP kapsamındaki illere yönelik Makine-Teçhizat Kredi Faiz Desteği başlattıklarını açıkladı.Bu programın, işletmelerin kullanacakları Makine Teçhizat Kredisi için kredi vadesinin ilk 6 ayı ödemesiz, kalanının 30 ay eşit taksitler halinde ödemeli olmak üzere, toplam 36 ay olacak şekilde uygulanacağını belirten Ergün, şöyle devam etti:"Kredi faiz veya kar payı tutarının yüzde 25'i kredi kullanan işletmeler, kalan yüzde 75'i ise KOSGEB tarafından peşin olarak karşılanacak. Bu kredi programından GAP kapsamına giren illerde yani Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak'ta faaliyet gösteren KOBİ'lerimiz yararlanabilecek." dedi.
ACİL DESTEK KREDİSİ PROGRAMI
Ergün, 2009 yılı içerisinde Türkiye'de yaşanan ve çok sayıda vatandaşın gerek can gerek mal kaybına neden olan sel felaketinden büyük zarar görmüş olan işletmeleri desteklemek amacıyla "Acil Destek Kredisi Programı"nı uygulamaya geçirdiklerini de söyledi.
Bu programdan, sel felaketi nedeniyle iş yerleri zarar gören, faaliyetleri aksayan, bunu da ilgili resmi makamlardan belgeleyen ve KOSGEB Veri Tabanı'na kayıtlı olan işletmelerin faydalanabileceğini belirten Ergün, Acil Destek Kredisi Programı uygulaması ile kredi desteğine yönelik faiz bedelinin tamamının KOSGEB Destek Bütçesi'nden karşılanacağını kaydetti.
Kredinin vadesinin ilk 6 ayının ödemesiz, kalanının aylık eşit taksitler halinde toplam 24 ay olacağını bildiren Ergün, işletme başına üst limitin azami 100 bin lira olacağını söyledi. Ergün, diğer şartların ise günün koşullarına göre KOSGEB tarafından belirleneceğini ifade etti.
KREDİ GARANTİ FONU BU SÜREÇTE DEVREDE
Bakan Ergün, teminat sıkıntısı yaşayan KOBİ'ler için Kredi Garanti Fonu'nun bu süreçte devrede olacağını belirterek, Kredi Garanti Fonu'nun şartlarının bu programlardan yararlanacak KOBİ'lere yüzde 50 indirimli olarak uygulanacağını belirtti.
Ergün, Acil Durum Kredisi'nde ise Kredi Garanti Fonu'nun KOBİ'lere daha uygun şartlarda teminat sağlayacağını söyledi.Esnaf sanatkar kesimine kefalet sağlamada TESKOMB ile işbirliği yapılacağını da belirten Ergün, ayrıca vergi borcu ve Sosyal Güvenlik Kurumu'na borcu olan işletmelerin de alacağı krediden mahsuplaşma yöntemiyle bu kredilerden yararlanabileceklerini kaydetti.
KOSGEB VERİ TABANINA KAYITLI OLMA ŞARTI VAR
Kredi Faiz Desteği Programlarına başvuru koşulları ile başvuru yapılacak bankaların önümüzdeki günlerde kamuoyuna ilan edileceğini belirten Ergün, "Bu kredi Faiz Desteği Programlarından yararlanmak isteyen KOBİ'lerimizin KOSGEB Veri Tabanına kayıtlı olma şartı aranacak. Bu nedenle, KOSGEB Veri Tabanına kayıtlı olmayan tüm işletmelerimizin 12 Ekim 2009 Pazartesi gününden itibaren KOSGEB hizmet merkezlerine başvurmaları gerekiyor." dedi.
ANIZ YAKMAYA ALTERNATİF ÇÖZÜM : KORUMALI TOPRAK İŞLEME
1. Giriş
Bitkisel üretimin yetiştirilme ortamı olan toprak; katı, sıvı ve gaz olmak üzere üç fazdan meydana gelir. Tarım topraklarında genel olarak hacmin %50'sini katı, %25'ini sıvı ve %25'ini ise gaz fazı oluşturmaktadır. Toprağın boşluk kısmını işgal eden sıvı ve gaz fazları; toprağın durumuna göre değişim gösterir. Katı fazın payının %45'ini inorganik maddeler %5'ini ise organik maddeler meydana getirir. Organik maddelerin ise %1'lik bölümünü canlılar oluşturur. Organik maddeler bu kadar küçük paya sahip olmasına rağmen diğer bileşenler arasında çimento görevi yapan, kısacası toprağı tarım toprağı yapan en önemli bileşendir. Ülkemiz topraklarının %76'sında organik madde miktarı %2'nin altındadır. Bu kadar düşük olması, yıllarca uygulana gelen monokültür tarım ve bitkilerin hasat sonrası tarlada bırakılan ve anız olarak tanımlanan artıkların yakılmasının bir sonucudur.
Anız yakma, bu eylemin gerçekleştirenleri tarafından kısa sürede faydalı olduğu iddia edilecek kadar düşünülmeden gerçekleştirilen felaket ve gerçek bir çevre sorunudur. Özellikle ülkemizde makineli tarım ve beraberinde gelen ikinci ürün elde etme isteği ile nadası ortadan kaldıran münavebe sistemi gibi son 50-60 yılda gerçekleşen tarımdaki yapısal değişiklikler ile yakın geçmişte gündeme gelmiştir. Bu nedenle hasat artığı sap ve köklerin doğal yollardan toprağa karışması veya çürüyerek humusa dönüşmesi için gereken süre ortadan kaldırılmak istenmektedir. Daha çok biçerdöverlerle hasat yapılan alanlarda biçim boyunun yüksek tutulması, bu aletin kullanıldığı bütün alanları potansiyel tehlike alanı yapmaktadır. Kuşkusuz bütün anız yangınlarının tek nedeni isletme sahiplerinin istekli tutumları değildir. Buna iş makinelerinin çıkardığı kıvılcımlar, bilinçsizce yakılan ve kontrol altına alınmadan terk edilen piknik ateşleri, söndürülmemiş sigara izmaritleri gibi. çok az bir dikkatle önlenebilecek davranışların onlarcasını eklemek mümkündür. Burada asıl önemli olan husus, nedenlerden çok sonuçlarının önemini vurgulamaktır
Anızı yakma neticesinde gerek tarımsal ekosistem ve gerekse doğal ekosistem tahrip edilmektedir. Özellikle topraktaki Karbon (C) ve Azot (N) dengesi yok olmakta ve tarlalar verimsizleşmektedir. Anız yakmanın neden olduğu olumsuzluklar aşağıdaki şekilde özetlenebilir . Bunlar:
• Organik madde miktarı azalır,
• Mikrobiyolojik aktivite geriler,
• Omurgasızlar yok olur,
• Toprağın su tutma kapasitesi azalır,
• Toprak verimliliği düşer,
• Erozyon riski yükselir,
• Biyolojik denge bozulur,
• Fiziksel ve kimyasal yapı zarar görür,
• Çevre kirliliği artar,
• Orman vb. yangınlar artar,
• Telefon ve enerji iletim hatları zarar görür,
• Trafik kazası ihtimali yükselir.
Toprak için gerekli organik maddenin önemli bir kaynağı bitki artıklarıdır. Buğdaygil hasadından sonra tarlada kalan anızın toprağa karıştırılması işlemi, tarımın başlangıcından beri süregelmektedir. Bu yolla toprağa karıştırılan kuru madde, koşullara göre 2500 4000 kg/ha arasında değişmektedir.
Bitkisel üretimin yetiştirilme ortamı olan toprak; katı, sıvı ve gaz olmak üzere üç fazdan meydana gelir. Tarım topraklarında genel olarak hacmin %50'sini katı, %25'ini sıvı ve %25'ini ise gaz fazı oluşturmaktadır. Toprağın boşluk kısmını işgal eden sıvı ve gaz fazları; toprağın durumuna göre değişim gösterir. Katı fazın payının %45'ini inorganik maddeler %5'ini ise organik maddeler meydana getirir. Organik maddelerin ise %1'lik bölümünü canlılar oluşturur. Organik maddeler bu kadar küçük paya sahip olmasına rağmen diğer bileşenler arasında çimento görevi yapan, kısacası toprağı tarım toprağı yapan en önemli bileşendir. Ülkemiz topraklarının %76'sında organik madde miktarı %2'nin altındadır. Bu kadar düşük olması, yıllarca uygulana gelen monokültür tarım ve bitkilerin hasat sonrası tarlada bırakılan ve anız olarak tanımlanan artıkların yakılmasının bir sonucudur.
Anız yakma, bu eylemin gerçekleştirenleri tarafından kısa sürede faydalı olduğu iddia edilecek kadar düşünülmeden gerçekleştirilen felaket ve gerçek bir çevre sorunudur. Özellikle ülkemizde makineli tarım ve beraberinde gelen ikinci ürün elde etme isteği ile nadası ortadan kaldıran münavebe sistemi gibi son 50-60 yılda gerçekleşen tarımdaki yapısal değişiklikler ile yakın geçmişte gündeme gelmiştir. Bu nedenle hasat artığı sap ve köklerin doğal yollardan toprağa karışması veya çürüyerek humusa dönüşmesi için gereken süre ortadan kaldırılmak istenmektedir. Daha çok biçerdöverlerle hasat yapılan alanlarda biçim boyunun yüksek tutulması, bu aletin kullanıldığı bütün alanları potansiyel tehlike alanı yapmaktadır. Kuşkusuz bütün anız yangınlarının tek nedeni isletme sahiplerinin istekli tutumları değildir. Buna iş makinelerinin çıkardığı kıvılcımlar, bilinçsizce yakılan ve kontrol altına alınmadan terk edilen piknik ateşleri, söndürülmemiş sigara izmaritleri gibi. çok az bir dikkatle önlenebilecek davranışların onlarcasını eklemek mümkündür. Burada asıl önemli olan husus, nedenlerden çok sonuçlarının önemini vurgulamaktır
Anızı yakma neticesinde gerek tarımsal ekosistem ve gerekse doğal ekosistem tahrip edilmektedir. Özellikle topraktaki Karbon (C) ve Azot (N) dengesi yok olmakta ve tarlalar verimsizleşmektedir. Anız yakmanın neden olduğu olumsuzluklar aşağıdaki şekilde özetlenebilir . Bunlar:
• Organik madde miktarı azalır,
• Mikrobiyolojik aktivite geriler,
• Omurgasızlar yok olur,
• Toprağın su tutma kapasitesi azalır,
• Toprak verimliliği düşer,
• Erozyon riski yükselir,
• Biyolojik denge bozulur,
• Fiziksel ve kimyasal yapı zarar görür,
• Çevre kirliliği artar,
• Orman vb. yangınlar artar,
• Telefon ve enerji iletim hatları zarar görür,
• Trafik kazası ihtimali yükselir.
Toprak için gerekli organik maddenin önemli bir kaynağı bitki artıklarıdır. Buğdaygil hasadından sonra tarlada kalan anızın toprağa karıştırılması işlemi, tarımın başlangıcından beri süregelmektedir. Bu yolla toprağa karıştırılan kuru madde, koşullara göre 2500 4000 kg/ha arasında değişmektedir.
Buğdaygil hasadından sonra çoğu yıllarda buğdaygil sapları balyalandıktan sonra kalıntıları (anız) yakılmaktadır. Bu koşularda birim alanda, yakma ile yok edilen buğdaygil kalıntısı miktarını net olarak ifade etmek oldukça güçtür. Ülkemiz koşullarında, anızla birlikte sapların da yakılması durumunda ortalama 3500 kg/ha, sadece anızın yakılması durumunda ise anızın biçilme yüksekliğine bağlı olarak ortalama 1000 kg/ha buğdaygil kalıntısı yakıldığı belirtilmektedir. Genel bir ortalama vermek gerekirse, yakılan buğdaygil anız ve sapları ile hektardan ortalama 1500 2000 kg/ha sap, saman, ot, v.b. şeklindeki bitkisel materyalin yakıldığı söylenebilir. Buğdaygil alanlarının (13.441.500 ha) %30'unun yakıldığı kabul edilirse, yaklaşık 4 milyon hektar anız tarlasında 6.000.000 8.000.000 ton anızın yakıldığı söylenebilir. Yakılan anız alanı tüm anızların %20'sini oluştursa dahi, her yıl 2.68 milyon hektardan daha fazla anız yakılmakta veya 4.020.000 5.360.000 ton sap-saman gibi artıklar organik madde olmadan yakılmaktadırAnızın yakılması ile, mikrobiyel humus oluşumu için toprağa verilen organik madde (besleyici humus) miktarı azalmaktadır. Bu durum; topraktaki mikroorganizmaları, kalıcı humusu parçalamaya yönlendirmekte ve sonuçta topraktaki humus bütçesinde azalma olmaktadır.
Uygun iklim ve toprak özelliklerine sahip bölgelerimizde yılda birden fazla ürün alma imkanı mevcuttur. Yılda iki ürün alınan bölgelerde genellikle ilk ürün hasadından sonra toprak üstünde kalan anız, toprağa karıştırılmamakta ve yaklaşık %92 oranında yakılmaktadır. Buğday hasadından sonra anız yakılmadan gölge tavında sürüm yapılmış parsellerde yıllık ortalama toprak kaybı 1160 kg/ha iken, hasattan sonra anızı yakılmış hemen sürülmüş parselde yıllık ortalama 2730 kg/ha toprak kaybı olduğu bulunmuştur.Anızın yakılmaksızın sürümle toprağa verilmesi durumunda mikroorganizmaların sağladığı enzimler ile sapın önemli bir bölümünü (%40 60) içeren selülozun parçalanarak C/N oranının düzeltildiği bilinmektedir. Bu arada, toprakta organik maddenin artışına bağlı olarak meydana gelen humin maddeleri, toprak zerrelerinin arasında bağlayıcı rol oynamak sureti ile erozyonu azaltmaktadır. Organik maddenin artması ayrıca, kurak dönemde toprağın su tutma kapasitesini artırmakta ve dolayısıyla verimde artış sağlamaktadır
Uygun iklim ve toprak özelliklerine sahip bölgelerimizde yılda birden fazla ürün alma imkanı mevcuttur. Yılda iki ürün alınan bölgelerde genellikle ilk ürün hasadından sonra toprak üstünde kalan anız, toprağa karıştırılmamakta ve yaklaşık %92 oranında yakılmaktadır. Buğday hasadından sonra anız yakılmadan gölge tavında sürüm yapılmış parsellerde yıllık ortalama toprak kaybı 1160 kg/ha iken, hasattan sonra anızı yakılmış hemen sürülmüş parselde yıllık ortalama 2730 kg/ha toprak kaybı olduğu bulunmuştur.Anızın yakılmaksızın sürümle toprağa verilmesi durumunda mikroorganizmaların sağladığı enzimler ile sapın önemli bir bölümünü (%40 60) içeren selülozun parçalanarak C/N oranının düzeltildiği bilinmektedir. Bu arada, toprakta organik maddenin artışına bağlı olarak meydana gelen humin maddeleri, toprak zerrelerinin arasında bağlayıcı rol oynamak sureti ile erozyonu azaltmaktadır. Organik maddenin artması ayrıca, kurak dönemde toprağın su tutma kapasitesini artırmakta ve dolayısıyla verimde artış sağlamaktadır
2.Yakmaya Alternatif Sistemler
Ülkemizdeki verimli tarım alanlarında entansif tarım uygulana gelmektedir. Bilinçsiz sulama, gübreleme, tarımsal mücadele ve mekanizasyon uygulamaları göze çarpmaktadır. Bu uygulamalar neticesinde giderek çoraklaşan ve yoğun hastalık, zararlı ve yabancı ot problemini gündeme getiren bir bitkisel üretim faaliyeti sürdürülmektedir. Bu problemlere zaten yorgun ve bitkin düşen toprağın üzerindeki atıkların yakılması eklendiğinde daha da ciddi boyutlara ulaşmaktadır. Özellikle Mayıs Haziran aylarında buğday hasadının arkasından tarlaların yakılması maalesef bütün engellemelere rağmen önlenememektedir. Bu noktada çiftçilerimizin zamandan kazanmak ve toprağı daha kolay işlemek düşüncesi ile yakma uygulamalarına çevre dostu ve ekosistemi koruyan bir alternatifin sunulmadığı da unutulmamalıdır.
1960'lı yıllardan sonra dünyada tarımsal kaynaklarda sürdürülebilirlik kavramı içerisinde yeni uygulamalar arasında korumalı tarım ve bu tarım sisteminin ilk işlemi olan korumalı toprak işleme ilk sırada yer almaktadır. Korumalı toprak işlemede amaç; toprağı, suyu, enerjiyi ve daha da önemlisi çevreyi korumak temel hedeflerdir. Toprağın ve suyun korunmasına yönelik uygulamalar aşağıdaki şekilde olabilmektedir.Bunlar:
• Toprak yüzeyini ürün artıkları veya yetiştirilen bitkilerle korumak,
• Toprak yüzeyindeki kaba yapıyı artırmak,
• Toprak geçirgenliğini iyileştirmek veya
• Bunları birlikte uygulamak.
Ekimden sonra toprak yüzeyinde bırakılması gereken ön bitkiye ait artıkların, yüzey alanının en az %30'unu kaplaması gerekir. Bu nedenle, korumalı toprak işlemede toprak işleme ve ekim işlemi birlikte planlanmak durumundadır. Son yıllarda korumalı toprak işleme kavramı yerine bilinçli olarak, Ürün Artık İşletmeciliği kavramı kullanılmaktadır.
Korumalı toprak işleme sistemleri; a) Toprak işlemesiz sistem, b) Sırta ekime yönelik toprak işleme ve c) Nem engelli (malçlı) toprak işleme olarak alt gruplara ayrılmaktadır.Sistemlerin avantajları ve dezavantajları bulunmakta ise de genel olarak aşağıdaki faydaları sağladıkları bilinmektedir.Bunlar;
• Daha az iş gücü,
• Zamandan tasarruf,
• Daha az mekanik aşınma,
• Yakıt tasarrufu,
• Yüksek toprak nemi,
• Toprak erozyonunda azalma,
• Su infilitrasyonunun artması,
• Organik maddenin artması,
• Sıkışmanın azalması,
• Yaban hayatın gelişmesi,
• Hava kirliliğinin azalması.
a) Toprak İşlemesiz Sistem
Toprak işlemesiz sistemde toprak; hasattan ekime ve ekimden de hasada kadar işlenmeden bırakılır. Toprak; sadece doğrudan ekim makinası olarak adlandırılan makinaların artık parçalayıcı ve gömücüleri (coulter) veya diskli, çapa vb. tip çizi açıcıları (furrow opener) tarafından dar bir şerit şeklinde işlenir. Bu nedenle doğrudan ekim makinaları; artıkları kesebilmeli ve işlenmemiş toprağa çizi açabilmelidir. Yabancı ot kontrolü; ekim öncesi, çimlenme öncesi ve çimlenme sonrası herbisit uygulaması ile sağlanmaktadır. Herbisit uygulama şekli ve zamanı, yabancı ot yoğunluğuna ve iklim koşullarına bağlıdır.
b) Sırta Ekime Yönelik Toprak İşleme
Sırta ekime yönelik toprak işlemede; toprak genellikle gübre uygulamaları dışında, hasattan ekime kadar işlenmeden bırakılır. Bitkiler, önceki yetiştirme döneminde yapılmış sırtlara ekilir veya dikilirler. Sırtlar genellikle, yıllık olarak bakım esnasında, karık usulü sulama da veya sırt/çukur oluşturularak yapılır. Sırtlar; sırta yönelik toprak işleme sistemi hemen başladığında veya bakım işlemleri sırasında nemli toprağın sırtların oluşturulmasını önlediği, hasattan hemen sonra yapılabilir. Ancak, sırtların hasattan hemen sonra yapılması, çizilerdeki yetersiz artıkların aşırı erozyona sebep olacağı ve sırtlarda yabancı otların gelişmesine izin vereceği gerekçesiyle tavsiye edilmemektedir. Hasattaki sırt yüksekliğinin; 15 20 cm olması, erozyon riski yüksek olan bölgelerde ekimden sonra çiziden en az 8 cm daha yüksekte olması önerilmektedir.
c) Nem Engelli (Malçlı) Toprak İşleme
Malçlı toprak işleme; toprak işlemesiz ve sırta ekime yönelik toprak işleme dışında bir korumalı toprak işleme sistemidir. Toprak işleme; çizel pulluğu, diskli aletler, tarla kültivatörleri, kesme pulluklar veya ot yolucularla yapılmaktadır. Yabancı otlar, herbisit uygulaması ve/veya ürünün çapalanması ile kontrol altına alınmaktadır. Uygulama sayısı; erozyon kontrolünü sağlayacak yeterli artığın yüzeyde bırakılmasının sağlanmasıyla sınırlı olmaktadır.
3. Doğrudan Ekim Teknolojisi
Toprak işlemesiz sistemin bir diğer karşılığı olan doğrudan ekim; daha önce belirtildiği gibi önceki yılın ürün artığının tamamının veya çoğunluğunun toprak yüzeyinde bırakıldığı, toprak içerisinde dar toprak işleme ünitelerinin veya çizi açıcıların açtığı çiziye tohumun bırakılarak daha sonra üzerinin kapatıldığı, tek bir geçişte tarlanın işlendiği uygulamadır. İşlenmemiş toprakta doğrudan ekimin yapılabilmesi için ya özel tasarımlı ekim makinalarına (Şekil 1) veya mevcut ekim makinaları üzerinde amaca uygun bazı değişikliklerin yapılmasına gereksinim vardır.

Şekil 1 Doğrudan ekim makinası
Doğrudan ekim makinası geleneksel ekim makinasına göre iki yönden farklılık göstermektedir. Bunlar; 1) Parçalayıcı ve gömücü ünite, 2) Ek ağırlıktır. Bu makinaların satın alma bedelleri; tipine, modeline ve özelliklerine bağlı olarak yaklaşık 10.000-40.000 USD gibi oldukça yüksektir. Mısır gibi pahalı tohumların ekilmesi için halen çiftçinin elinde bulunan yeni ve kullanılabilir durumdaki ekim makinalarının yerine, böylesine pahalı makinaların satın alınması ekonomik açıdan doğru ve uygulanabilir bir tercih olarak gözükmemektedir. Bunun yerine mevcut makinalarda gerekli düzenlemelerin yapılması daha akılcı bir yol olabilir. Bu amaçla, mevcut ekim makinalarında sap kıyma ve parçalama ile makinanın toprağa girişini sağlayacak ağırlık konularının çözümlenmesi yeterlidir. Anız üzerine yapılan ekim sonucunda bitkinin anız içerisindeki çıkışını Şekil 2'de görülmektedir.

Şekil 2 Anzılı bir ortamda bitkinin çıkışı
1. Geleneksel Ekim Makinesinde Yapılması Gerekli Değişiklikler
3.1.1 Parçalayıcı ve Gömücü Üniteler
Doğrudan ekimde, tohumun tarlada bulunan artıklar içerisine toprak nemi ile teması da sağlanacak şekilde yerleştirilebilmesi için Şekil 3'de görünen parçalayıcı ve gömücü ünitelerden birinin ekim makinası üzerine yerleştirilmesi gerekmektedir. Parçalayıcı ve gömücü ünitelerin birincil görevi, toprağı işlemeksizin artıkları kesmektir. Bu ünitelerin; tohumun yerleştirileceği yerdeki toprak havasının serbest kalmasını önlemek ve toprağı kurutabilecek hava torbacıklarının oluşmasını engellemek amacıyla tohumun yerleştirildiği derinlikten daha az derinde çalıştırılması uygun görülmektedir
3.1.2 Ek ağırlık
Doğrudan ekimde toprağın sert olmasından dolayı parçalayıcı ve gömücü ünitelerin karşılaşacağı direncin yüksek olması nedeniyle, ekici ünite başına düşen ağırlığın artırılması gerekmektedir. Ekim makinası üzerine metal ağırlıklar veya su tankları yerleştirilerek söz konusu ünitelerin toprağa penetrasyonu iyileştirilmektedir. Toprak işlemesiz uygulamalar için parçalayıcı ve gömücü ünite başına 175-250 kg'lık ağırlık önerilmektedir.
4. Sonuç
Doğal kaynakların geçmişten bizlere miras kalmadığı gelecek nesillerden ödünç alındığı bilinç çerçevesinde kaynakların korunması ve sürdürülebilir tarım için anız yakma gibi çağdışı uygulamalara sonverilmesi, çiftçiye yeni önerilerinin sunulmasını zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda çözüm olarak önerilen mevcut ekim makinalarının amaca uygun biçimde değişikliğe tabi tutulması gerekir. Bu çerçevede Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makinaları Bölümünde tamamlanan bir doktora çalışması mevcuttur. Üniversite Sanayi İşbirliği kapsamında bir ArGe faaliyeti şeklinde yürütülen bu çalışmada, çalışmanın uygulamaya aktarılma şansını arttırmak için makinada yapılacak değişikliklerin mümkün olduğunca dar kapsamda olmasına özen gösterilmiştir.
Ülkemizdeki verimli tarım alanlarında entansif tarım uygulana gelmektedir. Bilinçsiz sulama, gübreleme, tarımsal mücadele ve mekanizasyon uygulamaları göze çarpmaktadır. Bu uygulamalar neticesinde giderek çoraklaşan ve yoğun hastalık, zararlı ve yabancı ot problemini gündeme getiren bir bitkisel üretim faaliyeti sürdürülmektedir. Bu problemlere zaten yorgun ve bitkin düşen toprağın üzerindeki atıkların yakılması eklendiğinde daha da ciddi boyutlara ulaşmaktadır. Özellikle Mayıs Haziran aylarında buğday hasadının arkasından tarlaların yakılması maalesef bütün engellemelere rağmen önlenememektedir. Bu noktada çiftçilerimizin zamandan kazanmak ve toprağı daha kolay işlemek düşüncesi ile yakma uygulamalarına çevre dostu ve ekosistemi koruyan bir alternatifin sunulmadığı da unutulmamalıdır.
1960'lı yıllardan sonra dünyada tarımsal kaynaklarda sürdürülebilirlik kavramı içerisinde yeni uygulamalar arasında korumalı tarım ve bu tarım sisteminin ilk işlemi olan korumalı toprak işleme ilk sırada yer almaktadır. Korumalı toprak işlemede amaç; toprağı, suyu, enerjiyi ve daha da önemlisi çevreyi korumak temel hedeflerdir. Toprağın ve suyun korunmasına yönelik uygulamalar aşağıdaki şekilde olabilmektedir.Bunlar:
• Toprak yüzeyini ürün artıkları veya yetiştirilen bitkilerle korumak,
• Toprak yüzeyindeki kaba yapıyı artırmak,
• Toprak geçirgenliğini iyileştirmek veya
• Bunları birlikte uygulamak.
Ekimden sonra toprak yüzeyinde bırakılması gereken ön bitkiye ait artıkların, yüzey alanının en az %30'unu kaplaması gerekir. Bu nedenle, korumalı toprak işlemede toprak işleme ve ekim işlemi birlikte planlanmak durumundadır. Son yıllarda korumalı toprak işleme kavramı yerine bilinçli olarak, Ürün Artık İşletmeciliği kavramı kullanılmaktadır.
Korumalı toprak işleme sistemleri; a) Toprak işlemesiz sistem, b) Sırta ekime yönelik toprak işleme ve c) Nem engelli (malçlı) toprak işleme olarak alt gruplara ayrılmaktadır.Sistemlerin avantajları ve dezavantajları bulunmakta ise de genel olarak aşağıdaki faydaları sağladıkları bilinmektedir.Bunlar;
• Daha az iş gücü,
• Zamandan tasarruf,
• Daha az mekanik aşınma,
• Yakıt tasarrufu,
• Yüksek toprak nemi,
• Toprak erozyonunda azalma,
• Su infilitrasyonunun artması,
• Organik maddenin artması,
• Sıkışmanın azalması,
• Yaban hayatın gelişmesi,
• Hava kirliliğinin azalması.
a) Toprak İşlemesiz Sistem
Toprak işlemesiz sistemde toprak; hasattan ekime ve ekimden de hasada kadar işlenmeden bırakılır. Toprak; sadece doğrudan ekim makinası olarak adlandırılan makinaların artık parçalayıcı ve gömücüleri (coulter) veya diskli, çapa vb. tip çizi açıcıları (furrow opener) tarafından dar bir şerit şeklinde işlenir. Bu nedenle doğrudan ekim makinaları; artıkları kesebilmeli ve işlenmemiş toprağa çizi açabilmelidir. Yabancı ot kontrolü; ekim öncesi, çimlenme öncesi ve çimlenme sonrası herbisit uygulaması ile sağlanmaktadır. Herbisit uygulama şekli ve zamanı, yabancı ot yoğunluğuna ve iklim koşullarına bağlıdır.
b) Sırta Ekime Yönelik Toprak İşleme
Sırta ekime yönelik toprak işlemede; toprak genellikle gübre uygulamaları dışında, hasattan ekime kadar işlenmeden bırakılır. Bitkiler, önceki yetiştirme döneminde yapılmış sırtlara ekilir veya dikilirler. Sırtlar genellikle, yıllık olarak bakım esnasında, karık usulü sulama da veya sırt/çukur oluşturularak yapılır. Sırtlar; sırta yönelik toprak işleme sistemi hemen başladığında veya bakım işlemleri sırasında nemli toprağın sırtların oluşturulmasını önlediği, hasattan hemen sonra yapılabilir. Ancak, sırtların hasattan hemen sonra yapılması, çizilerdeki yetersiz artıkların aşırı erozyona sebep olacağı ve sırtlarda yabancı otların gelişmesine izin vereceği gerekçesiyle tavsiye edilmemektedir. Hasattaki sırt yüksekliğinin; 15 20 cm olması, erozyon riski yüksek olan bölgelerde ekimden sonra çiziden en az 8 cm daha yüksekte olması önerilmektedir.
c) Nem Engelli (Malçlı) Toprak İşleme
Malçlı toprak işleme; toprak işlemesiz ve sırta ekime yönelik toprak işleme dışında bir korumalı toprak işleme sistemidir. Toprak işleme; çizel pulluğu, diskli aletler, tarla kültivatörleri, kesme pulluklar veya ot yolucularla yapılmaktadır. Yabancı otlar, herbisit uygulaması ve/veya ürünün çapalanması ile kontrol altına alınmaktadır. Uygulama sayısı; erozyon kontrolünü sağlayacak yeterli artığın yüzeyde bırakılmasının sağlanmasıyla sınırlı olmaktadır.
3. Doğrudan Ekim Teknolojisi
Toprak işlemesiz sistemin bir diğer karşılığı olan doğrudan ekim; daha önce belirtildiği gibi önceki yılın ürün artığının tamamının veya çoğunluğunun toprak yüzeyinde bırakıldığı, toprak içerisinde dar toprak işleme ünitelerinin veya çizi açıcıların açtığı çiziye tohumun bırakılarak daha sonra üzerinin kapatıldığı, tek bir geçişte tarlanın işlendiği uygulamadır. İşlenmemiş toprakta doğrudan ekimin yapılabilmesi için ya özel tasarımlı ekim makinalarına (Şekil 1) veya mevcut ekim makinaları üzerinde amaca uygun bazı değişikliklerin yapılmasına gereksinim vardır.

Şekil 1 Doğrudan ekim makinası
Doğrudan ekim makinası geleneksel ekim makinasına göre iki yönden farklılık göstermektedir. Bunlar; 1) Parçalayıcı ve gömücü ünite, 2) Ek ağırlıktır. Bu makinaların satın alma bedelleri; tipine, modeline ve özelliklerine bağlı olarak yaklaşık 10.000-40.000 USD gibi oldukça yüksektir. Mısır gibi pahalı tohumların ekilmesi için halen çiftçinin elinde bulunan yeni ve kullanılabilir durumdaki ekim makinalarının yerine, böylesine pahalı makinaların satın alınması ekonomik açıdan doğru ve uygulanabilir bir tercih olarak gözükmemektedir. Bunun yerine mevcut makinalarda gerekli düzenlemelerin yapılması daha akılcı bir yol olabilir. Bu amaçla, mevcut ekim makinalarında sap kıyma ve parçalama ile makinanın toprağa girişini sağlayacak ağırlık konularının çözümlenmesi yeterlidir. Anız üzerine yapılan ekim sonucunda bitkinin anız içerisindeki çıkışını Şekil 2'de görülmektedir.

Şekil 2 Anzılı bir ortamda bitkinin çıkışı
1. Geleneksel Ekim Makinesinde Yapılması Gerekli Değişiklikler
3.1.1 Parçalayıcı ve Gömücü Üniteler
Doğrudan ekimde, tohumun tarlada bulunan artıklar içerisine toprak nemi ile teması da sağlanacak şekilde yerleştirilebilmesi için Şekil 3'de görünen parçalayıcı ve gömücü ünitelerden birinin ekim makinası üzerine yerleştirilmesi gerekmektedir. Parçalayıcı ve gömücü ünitelerin birincil görevi, toprağı işlemeksizin artıkları kesmektir. Bu ünitelerin; tohumun yerleştirileceği yerdeki toprak havasının serbest kalmasını önlemek ve toprağı kurutabilecek hava torbacıklarının oluşmasını engellemek amacıyla tohumun yerleştirildiği derinlikten daha az derinde çalıştırılması uygun görülmektedir
3.1.2 Ek ağırlık
Doğrudan ekimde toprağın sert olmasından dolayı parçalayıcı ve gömücü ünitelerin karşılaşacağı direncin yüksek olması nedeniyle, ekici ünite başına düşen ağırlığın artırılması gerekmektedir. Ekim makinası üzerine metal ağırlıklar veya su tankları yerleştirilerek söz konusu ünitelerin toprağa penetrasyonu iyileştirilmektedir. Toprak işlemesiz uygulamalar için parçalayıcı ve gömücü ünite başına 175-250 kg'lık ağırlık önerilmektedir.
4. Sonuç
Doğal kaynakların geçmişten bizlere miras kalmadığı gelecek nesillerden ödünç alındığı bilinç çerçevesinde kaynakların korunması ve sürdürülebilir tarım için anız yakma gibi çağdışı uygulamalara sonverilmesi, çiftçiye yeni önerilerinin sunulmasını zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda çözüm olarak önerilen mevcut ekim makinalarının amaca uygun biçimde değişikliğe tabi tutulması gerekir. Bu çerçevede Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makinaları Bölümünde tamamlanan bir doktora çalışması mevcuttur. Üniversite Sanayi İşbirliği kapsamında bir ArGe faaliyeti şeklinde yürütülen bu çalışmada, çalışmanın uygulamaya aktarılma şansını arttırmak için makinada yapılacak değişikliklerin mümkün olduğunca dar kapsamda olmasına özen gösterilmiştir.
Alıntısı:KSÜ
SİLAJLIK MISIR YETİŞTİRİCİLİĞİ
Ülkemiz hayvancılığının içinde bulunduğu ekonomik sorunlar giderek daha da ağırlaşmaktadır.Üretim girdileri, özellikle yem giderleri son derece yüksektir.Hayvanlara kaliteli kaba yem özellikle de suca zengin yem yeteri kadar yedirilememektedir. Bu nedenlerle hayvanlardan yeterli ürün alınamamaktadır. Ülkemiz hayvanlarının kaliteli kaba yem ihtiyacını karşılamada silaj yapımının çok büyük bir önemi bulunmaktadır. Silajlık bitkiler genellikle kısa vejetasyon süresine sahip, bol verimli bitkiler olmalıdır. Sorgum ve mısır bu gibi özellikleri ile silajlık bitkilerin başında gelmektedir.Günümüzde birçok bölgemizde tane ürünü amacıyla başarılı şekilde üretimi yapılan mısır bitkisi, silajlık olarak ta başarı ile yetiştirilebilmektedir. Ancak silajlık mısır yetiştiriciliğinde yetiştirme tekniklerinin doğru şekilde uygulanması gerekmektedir.
SİLAJLIK MISIR TARIMI::
Diğer tarla bitkilerinde olduğu gibi silajlık mısır tarımında da yüksek verim almanın en önemli yolu, doğru yetiştirme tekniklerini uygulamaktır. Örneğin çeşit seçiminde yapılan bir hata, diğer yetiştirme teknikleri ile giderilemez. Bu nedenle çeşit seçiminden hasada kadar tüm yetiştirme tekniklerinin eksiksiz olarak bilinmesi ve uygulanması şarttır. Çeşit Seçimi, Toprak Hazırlığı ve Ekim: Silaj mısırda birincil hedef bol yeşil aksam elde etmek olduğu için, tüm yetiştirme tekniklerinde bu amaç göz önünde tutulmalıdır. Bol yeşil aksam elde etmenin ilk yolu doğru çeşit seçimidir. Çeşit seçiminde özellikle tek melez (A+B) çeşitlere öncelik verilmeli, bunu sırası ile üçlü melez ve çift melez çeşitler izlemelidir. Tek melezlerin hem tane hem de yeşil ot verimleri üçlü melez ((A+B)* C) ve çift melezlere ((A+B)*(C+D) göre daha yüksektir. Ancak çeşit seçiminde tek kriter melez özelliği değildir Aynı zamanda çeşitli bitkisel özellikler de dikkate alınmalıdır. Bitki boyu yüksek, kalın saplı ve dik yapraklı bitkiler tercih edilebilir. Ülkemizde bir çok silajlık ticari mısır çeşidi bulunmaktadır. Kesinlikle kompozit ve sentetik çeşitler veya F2 tohumlukları kullanılmamalıdır. Bu tohumlardan elde edilen bitkiler zaman zaman çok kısa boylu kalmakta ve verimi düşürmektedir. Çeşit seçiminden sonra en önemli aşama toprak hazırlığı ve ekimdir. Eğer I. Ürün ekim planlanıyorsa, toprak sonbaharda derin sürülür, ilkbaharda yüzlek sürüm ve tapan yapılır sonra ekim gerçekleştirilir. Eğer ikinci ürün ekim yapılacaksa, öncü bitki anızının mümkünse az bırakılması toprak hazırlığını kolaylaştırabilir. En çok uygulanan toprak hazırlığı sistemi yüzlek sürüm, tapan, ekim ve sulamadır. Bu şekilde bir ekim ile çıkışlar erken sağlanmış olur. Diğer bir metod ise önce toprağı sulayıp, toprak tava gelince yüzlek sürüm, tapan ve ekim yapmaktır. Bu sistemde çıkış daha güvenli olabilir. Ancak bu uygulamada, sulamadan sonra toprağın tava gelmesine kadar bir süre beklemek gerekebilir. Zamanın kısıtlı olduğu durumlarda veya vejetasyon süresinin kısa olduğu yerlerde önce ekim yapmak ve sonra sulamak bir avantaj sağlayabilir.
Ekim pamuk mibzeri ile yapılabildiği gibi, son yıllarda yaygın şekilde kullanılan pneomatik (Havalı) mibzerle de yapılabilir. Havalı mibzerlerin en büyük avantajı, dekara atılacak tohumluk miktarının hassas şekilde ayarlanmasına olanak sağlamasıdır. Tohum iriliğine bağlı olarak dekara 2 - 2.5 kg tohumluk kullanılmalıdır. Tane mısır üretiminde dekarda 8 - 9 bin adet bitki olacak şekilde ekim yapılırken, silajlık mısır üretiminde bu rakam 12 - 14 bin bitki/da olacak şekilde arttırılmalıdır. Bazı yazarların söylediği gibi 16- 18 bin bitki /da çok yüksek bir rakamdır ve koçan bağlamayı azalttığı için bir verim kaybı ortaya çıkabilir. Ayrıca aşırı bitki sıklığında bitkilerin olgunlaşması gecikir ve tane tutma azaldığı için silajın tane içeriği de azalmış olur. Ekimde sıra arası mesafenin 70 cm, sıra üzeri mesafenin ise 10 - 12 cm olması yeterlidir. Bu durumda dekardaki bitki sayısı yaklaşık 14.300-11.900 adet/da arasında değişecektir. Ekim sırasında, silajın besin değerini artırmak için soya gibi bir baklagil ile karışık olarak ekilmesi de mümkündür. Silajlık mısırda en uygun ekim derinliği küçük tohumluklarda 3 cm, iri tohumluklarda ise 5 cm civarındadır.
Sulama:Yağışların yetersiz olduğu durumlarda sulama şarttır. Mısırda çıkış için gerekli nem sağlandıktan sonra, yaprak sayısı ve bitki boyu arttıkça bitkinin su tüketimi de artar. Çıkış sağlandıktan sonra, iklim, toprak ve bitki faktörlerine bağlı olarak her 10-15 günde bir sulamak gerekir. Mısır aslında suyu ekonomik olarak kullanan bir bitki olmasına karşın, yüksek kuru madde üretiminden dolayı fazla miktarda su tüketir. Bitki oluşturabileceği en yüksek yaprak alanını oluşturduğu tarih ile bunun 3-4 hafta sonrası arasındaki dönem, suya ihtiyacın en yüksek olduğu dönemdir. Diğer bir ifade ile tepe püskülü çıkışından 7-10 gün öncesi ile 15-20 gün sonrası arasındaki dönem suya en hassas olduğu dönemdir. Silajlık mısır üretiminde koçan oranı ve koçanda tane oranı büyük bir öneme sahip olduğundan, tepe püskülü öncesinde yapılacak bir sulamanın verime önemli katkıları bulunabilir. Silajlık mısır yetiştiriciliğinde yeşil aksamın miktarı önemlidir. Ama hiçbir zaman tane oluşumu da göz ardı edilemez. Çünkü tane olmaksızın kaliteli bir silaj yapılamaz ve silajın hazmolunabilir karbonhidrat oranı azalır.
Gübreleme:Mısır bitkisi, ürettiği toplam kuru maddenin yüksek olması nedeniyle fazla miktarlarda besin maddesi tüketir.Diğer bir çok tarla bitkisinde olduğu gibi en çok Azot (N), fosfor (P) ve Potasyuma (K) ihtiyaç duyar. Ancak ihtiyaç duyulan miktarları, toprak yapısına da bağlı olarak farklılık gösterebilir. Uygulanacak gübre miktarı, üreticilerimiz tarafından da sıkça sorulan bir sorudur. Ancak hiçbir zaman kesin bir rakam verilemez. Buna rağmen uygulanacak gübrenin yaklaşık miktarını saptamak için, bir toprak analizi yaptırmak şarttır. Bitkinin tüketeceği besin maddesi miktarından toprakta bulunana miktar çıkarılarak, gerekli olan besin maddesi miktarı hesaplanabilir. Yapılan araştırmalar 5 ton yeşil ot verimi için mısırın topraktan yaklaşık 23 kg N, 9,5 kg P ve 20 kg K kaldırdığını ortaya koymuştur.
Hasat ve silolama:Silajlık bitkilerde hasat zamanı son derece önemlidir. Hasat zamanı ile bitkilerin nem içerikleri, protein ve karbonhidrat oranları arasında sıkı bir ilişki mevcuttur. Kaliteli bir silaj elde etmenin ilk aşaması, %65-70'lik bir nem içeriğine sahip, yeşil bitki elde etmektir. Diğer bir ifade ile, kuru madde oranı %27-32 arasında iken en uygun hasat zamanıdır. Tüm bunların sağlanabilmesi için, bitkilerin uygun bir dönemde hasadı şarttır. Pratik bir uygulama olarak, silajlık mısır için hasat zamanı hamur olum veya sert hamur olum dönemidir. Yani koçandaki tanelerin üst kısımlarının içe doğru çökmeye başladığı dönemde bitkinin kuru madde içeriği yaklaşık %30 civarındadır. Bu dönemlerden erken yapılan hasatta nem içeriği yüksek ve karbonhidrat seviyesi düşük bir materyal elde edilir ve silo içerisindeki olgunlaşma gecikir. Eğer hasat çok geciktirilirse, silo içerisinde yeterli sıkışma olmayacağı için hava kalır ve silaj bozulur. Bu nedenlerle silajlık materyalin zamanında hasadı son derece önemlidir.
Hasat, tek sıra veya iki sıra işleyebilen silaj makinası (silage track) ile yapılır ve yeşil materyal 2.5-5 cm uzunluğunda parçalar halinde kıyılır. Kıyılan materyal römorka yüklenerek, siloya taşınır. Kıyılan materyal en kısa zamanda siloya doldurulur ve mümkün olduğu kadar sıkıştırılır. Eğer hasattan sonra fazla zaman kaybedilirse, materyal nem kaybetmeye ve bozulmaya başlar. Bu durumda silajlık materyal bozulabilir. Hızlı bir şekilde siloya doldurulan materyalin bir an önce üzeri plastik malzeme ile kapatılmalı ve hava veya su girişi engellenmelidir. Plastik materyalin üzerine çok ince bir samanlı toprak atılabilir veya eski araba lastikleri atılarak bir miktar ağırlık yapılabilir. Böylece fermantasyon başlatılmış olur. Ortamda havanın bitmesiyle birlikte başlayan sürece, Fermentasyon adı verilir. Normal şartlar altında iyi hazırlanmış bir silo, 30-45 gün içerisinde olgunlaşır ve kullanıma hazır hale gelir. İyi yapılmış bir silajda pH 4.0 civarına düşer..
Bazı durumlarda silaj içerisindeki mikroorganizma faaliyetlerini artırmak ve uygun bir pH değerini yakalamak için silo içerisine katkı maddeleri de ilave edilebilmektedir. Özellikle karbonhidrat oranı düşük olan baklagil silajlarında buğday veya arpa kırması, melas ilavesi yapılabilmektedir. Mısır silajında dışarıdan herhangi bir katkı kullanmaya gerek kalmaz.
Silajın Kullanılması:Açılan bir silaj dışarıdan hava almaya başlar ve bu da hava ile temas eden yüzeyin bozulmasına neden olur. Bu nedenle olgunlaşan materyalin üzeri açıldıktan sonra günlük 15-20 cm lik tabakalar halinde alınmalıdır. Ayrıca açılan silodan her gün materyal alınarak hayvanlara yedirilmelidir. Bu şekilde bozulma engellenmiş olur. Açılan bir silodan, günlük besleme kadar silaj alındıktan sonra her defasında silonun ağzı yeniden kapatılmalıdır. Silodan alınan materyal en geç 48 saat içinde tüketilmelidir. Aksi halde materyal bozulur
Normal şartlar altında, açılmamış olan bir siloda bozulma meydan gelmez. Hiç açılmamış ve tam havasızlığın sağlandığı bir silo, 2-3 yıl hiç bozulmadan kalabilir. Ancak açılmış olan silolar o sezonda tamamen tüketilmelidir. Bu nedenle toplam ihtiyaç kadar bir silo yapmak yerine, 2 veya 3 silo yapmak daha akılcı olabilir.
SİLAJLIK MISIR TARIMI::

Diğer tarla bitkilerinde olduğu gibi silajlık mısır tarımında da yüksek verim almanın en önemli yolu, doğru yetiştirme tekniklerini uygulamaktır. Örneğin çeşit seçiminde yapılan bir hata, diğer yetiştirme teknikleri ile giderilemez. Bu nedenle çeşit seçiminden hasada kadar tüm yetiştirme tekniklerinin eksiksiz olarak bilinmesi ve uygulanması şarttır. Çeşit Seçimi, Toprak Hazırlığı ve Ekim: Silaj mısırda birincil hedef bol yeşil aksam elde etmek olduğu için, tüm yetiştirme tekniklerinde bu amaç göz önünde tutulmalıdır. Bol yeşil aksam elde etmenin ilk yolu doğru çeşit seçimidir. Çeşit seçiminde özellikle tek melez (A+B) çeşitlere öncelik verilmeli, bunu sırası ile üçlü melez ve çift melez çeşitler izlemelidir. Tek melezlerin hem tane hem de yeşil ot verimleri üçlü melez ((A+B)* C) ve çift melezlere ((A+B)*(C+D) göre daha yüksektir. Ancak çeşit seçiminde tek kriter melez özelliği değildir Aynı zamanda çeşitli bitkisel özellikler de dikkate alınmalıdır. Bitki boyu yüksek, kalın saplı ve dik yapraklı bitkiler tercih edilebilir. Ülkemizde bir çok silajlık ticari mısır çeşidi bulunmaktadır. Kesinlikle kompozit ve sentetik çeşitler veya F2 tohumlukları kullanılmamalıdır. Bu tohumlardan elde edilen bitkiler zaman zaman çok kısa boylu kalmakta ve verimi düşürmektedir. Çeşit seçiminden sonra en önemli aşama toprak hazırlığı ve ekimdir. Eğer I. Ürün ekim planlanıyorsa, toprak sonbaharda derin sürülür, ilkbaharda yüzlek sürüm ve tapan yapılır sonra ekim gerçekleştirilir. Eğer ikinci ürün ekim yapılacaksa, öncü bitki anızının mümkünse az bırakılması toprak hazırlığını kolaylaştırabilir. En çok uygulanan toprak hazırlığı sistemi yüzlek sürüm, tapan, ekim ve sulamadır. Bu şekilde bir ekim ile çıkışlar erken sağlanmış olur. Diğer bir metod ise önce toprağı sulayıp, toprak tava gelince yüzlek sürüm, tapan ve ekim yapmaktır. Bu sistemde çıkış daha güvenli olabilir. Ancak bu uygulamada, sulamadan sonra toprağın tava gelmesine kadar bir süre beklemek gerekebilir. Zamanın kısıtlı olduğu durumlarda veya vejetasyon süresinin kısa olduğu yerlerde önce ekim yapmak ve sonra sulamak bir avantaj sağlayabilir.
Ekim pamuk mibzeri ile yapılabildiği gibi, son yıllarda yaygın şekilde kullanılan pneomatik (Havalı) mibzerle de yapılabilir. Havalı mibzerlerin en büyük avantajı, dekara atılacak tohumluk miktarının hassas şekilde ayarlanmasına olanak sağlamasıdır. Tohum iriliğine bağlı olarak dekara 2 - 2.5 kg tohumluk kullanılmalıdır. Tane mısır üretiminde dekarda 8 - 9 bin adet bitki olacak şekilde ekim yapılırken, silajlık mısır üretiminde bu rakam 12 - 14 bin bitki/da olacak şekilde arttırılmalıdır. Bazı yazarların söylediği gibi 16- 18 bin bitki /da çok yüksek bir rakamdır ve koçan bağlamayı azalttığı için bir verim kaybı ortaya çıkabilir. Ayrıca aşırı bitki sıklığında bitkilerin olgunlaşması gecikir ve tane tutma azaldığı için silajın tane içeriği de azalmış olur. Ekimde sıra arası mesafenin 70 cm, sıra üzeri mesafenin ise 10 - 12 cm olması yeterlidir. Bu durumda dekardaki bitki sayısı yaklaşık 14.300-11.900 adet/da arasında değişecektir. Ekim sırasında, silajın besin değerini artırmak için soya gibi bir baklagil ile karışık olarak ekilmesi de mümkündür. Silajlık mısırda en uygun ekim derinliği küçük tohumluklarda 3 cm, iri tohumluklarda ise 5 cm civarındadır.
Sulama:Yağışların yetersiz olduğu durumlarda sulama şarttır. Mısırda çıkış için gerekli nem sağlandıktan sonra, yaprak sayısı ve bitki boyu arttıkça bitkinin su tüketimi de artar. Çıkış sağlandıktan sonra, iklim, toprak ve bitki faktörlerine bağlı olarak her 10-15 günde bir sulamak gerekir. Mısır aslında suyu ekonomik olarak kullanan bir bitki olmasına karşın, yüksek kuru madde üretiminden dolayı fazla miktarda su tüketir. Bitki oluşturabileceği en yüksek yaprak alanını oluşturduğu tarih ile bunun 3-4 hafta sonrası arasındaki dönem, suya ihtiyacın en yüksek olduğu dönemdir. Diğer bir ifade ile tepe püskülü çıkışından 7-10 gün öncesi ile 15-20 gün sonrası arasındaki dönem suya en hassas olduğu dönemdir. Silajlık mısır üretiminde koçan oranı ve koçanda tane oranı büyük bir öneme sahip olduğundan, tepe püskülü öncesinde yapılacak bir sulamanın verime önemli katkıları bulunabilir. Silajlık mısır yetiştiriciliğinde yeşil aksamın miktarı önemlidir. Ama hiçbir zaman tane oluşumu da göz ardı edilemez. Çünkü tane olmaksızın kaliteli bir silaj yapılamaz ve silajın hazmolunabilir karbonhidrat oranı azalır.
Gübreleme:Mısır bitkisi, ürettiği toplam kuru maddenin yüksek olması nedeniyle fazla miktarlarda besin maddesi tüketir.Diğer bir çok tarla bitkisinde olduğu gibi en çok Azot (N), fosfor (P) ve Potasyuma (K) ihtiyaç duyar. Ancak ihtiyaç duyulan miktarları, toprak yapısına da bağlı olarak farklılık gösterebilir. Uygulanacak gübre miktarı, üreticilerimiz tarafından da sıkça sorulan bir sorudur. Ancak hiçbir zaman kesin bir rakam verilemez. Buna rağmen uygulanacak gübrenin yaklaşık miktarını saptamak için, bir toprak analizi yaptırmak şarttır. Bitkinin tüketeceği besin maddesi miktarından toprakta bulunana miktar çıkarılarak, gerekli olan besin maddesi miktarı hesaplanabilir. Yapılan araştırmalar 5 ton yeşil ot verimi için mısırın topraktan yaklaşık 23 kg N, 9,5 kg P ve 20 kg K kaldırdığını ortaya koymuştur.
Hasat ve silolama:Silajlık bitkilerde hasat zamanı son derece önemlidir. Hasat zamanı ile bitkilerin nem içerikleri, protein ve karbonhidrat oranları arasında sıkı bir ilişki mevcuttur. Kaliteli bir silaj elde etmenin ilk aşaması, %65-70'lik bir nem içeriğine sahip, yeşil bitki elde etmektir. Diğer bir ifade ile, kuru madde oranı %27-32 arasında iken en uygun hasat zamanıdır. Tüm bunların sağlanabilmesi için, bitkilerin uygun bir dönemde hasadı şarttır. Pratik bir uygulama olarak, silajlık mısır için hasat zamanı hamur olum veya sert hamur olum dönemidir. Yani koçandaki tanelerin üst kısımlarının içe doğru çökmeye başladığı dönemde bitkinin kuru madde içeriği yaklaşık %30 civarındadır. Bu dönemlerden erken yapılan hasatta nem içeriği yüksek ve karbonhidrat seviyesi düşük bir materyal elde edilir ve silo içerisindeki olgunlaşma gecikir. Eğer hasat çok geciktirilirse, silo içerisinde yeterli sıkışma olmayacağı için hava kalır ve silaj bozulur. Bu nedenlerle silajlık materyalin zamanında hasadı son derece önemlidir.
Hasat, tek sıra veya iki sıra işleyebilen silaj makinası (silage track) ile yapılır ve yeşil materyal 2.5-5 cm uzunluğunda parçalar halinde kıyılır. Kıyılan materyal römorka yüklenerek, siloya taşınır. Kıyılan materyal en kısa zamanda siloya doldurulur ve mümkün olduğu kadar sıkıştırılır. Eğer hasattan sonra fazla zaman kaybedilirse, materyal nem kaybetmeye ve bozulmaya başlar. Bu durumda silajlık materyal bozulabilir. Hızlı bir şekilde siloya doldurulan materyalin bir an önce üzeri plastik malzeme ile kapatılmalı ve hava veya su girişi engellenmelidir. Plastik materyalin üzerine çok ince bir samanlı toprak atılabilir veya eski araba lastikleri atılarak bir miktar ağırlık yapılabilir. Böylece fermantasyon başlatılmış olur. Ortamda havanın bitmesiyle birlikte başlayan sürece, Fermentasyon adı verilir. Normal şartlar altında iyi hazırlanmış bir silo, 30-45 gün içerisinde olgunlaşır ve kullanıma hazır hale gelir. İyi yapılmış bir silajda pH 4.0 civarına düşer..
Bazı durumlarda silaj içerisindeki mikroorganizma faaliyetlerini artırmak ve uygun bir pH değerini yakalamak için silo içerisine katkı maddeleri de ilave edilebilmektedir. Özellikle karbonhidrat oranı düşük olan baklagil silajlarında buğday veya arpa kırması, melas ilavesi yapılabilmektedir. Mısır silajında dışarıdan herhangi bir katkı kullanmaya gerek kalmaz.
Silajın Kullanılması:Açılan bir silaj dışarıdan hava almaya başlar ve bu da hava ile temas eden yüzeyin bozulmasına neden olur. Bu nedenle olgunlaşan materyalin üzeri açıldıktan sonra günlük 15-20 cm lik tabakalar halinde alınmalıdır. Ayrıca açılan silodan her gün materyal alınarak hayvanlara yedirilmelidir. Bu şekilde bozulma engellenmiş olur. Açılan bir silodan, günlük besleme kadar silaj alındıktan sonra her defasında silonun ağzı yeniden kapatılmalıdır. Silodan alınan materyal en geç 48 saat içinde tüketilmelidir. Aksi halde materyal bozulur
Normal şartlar altında, açılmamış olan bir siloda bozulma meydan gelmez. Hiç açılmamış ve tam havasızlığın sağlandığı bir silo, 2-3 yıl hiç bozulmadan kalabilir. Ancak açılmış olan silolar o sezonda tamamen tüketilmelidir. Bu nedenle toplam ihtiyaç kadar bir silo yapmak yerine, 2 veya 3 silo yapmak daha akılcı olabilir.
Alıntısı: KSÜ
08 Ekim 2009
4.ULUSLARARASI PAMUK FUARI GÜN SAYIYOR

Taşkent`teki Uzexpocenter`de bu yıl dördüncüsü yapılacak Pamuk Fuarında bu yıl, ülkede üretilen pamuğun yurt dışına satılmasıyla ilgili alım-satım kontratlarının imzalanması bekleniyor.Özbek pamuğunun üretimi, işlenmesi ve özellikleri hakkında bilgilendirmenin yapılacağı fuarda, ülkede üretilen pamuk çeşitlerinden örnekler de sergilenecek.Fuar katılımcıları ayrıca, Taşkent yakınlarındaki pamuk tarlalarını gezecek ve bir pamuk işleme fabrikasında incelemelerde bulunacaklar.Fuar çerçevesinde, bir de ``dünya pamuk ve tekstil piyasasının durumu ve perspektifleri`` konulu uluslararası konferansının da düzenlenmesi beklenirken, fuar katılımcıları ayrıca, ülkenin Semerkant, Buhara ve Hive gibi tarihi kentlerini gezme imkanı da bulacaklar.
Geçen sene Taşkent`te üçüncü defa düzenlenen Pamuk Fuarına, 35 ülkeden pamuk tüketimi ve ticareti yapan 450`ye yakın işletme ve şirket katılırken, bu çerçevede 600 bin ton pamuk lifinin satılmasıyla ilgili 50`den fazla kontrat imzalanmıştı.
Pamuk üretiminde dünyada 5., pamuk ihracatında ise 2. sırada bulunan Özbekistan`da yıllık 3,5 milyon ton ham pamuk üretilirken, bundan ortalama 1,1-1,2 milyon ton lifli pamuk elde ediliyor.
Özbekistan`da ülke ekonomisinin esas döviz kaynağı sayılan pamuk lifinin ortalama yüzde 70`i ihraç ediliyor.
Alıntısı : Rota Haber
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)